Uğur’un ardından 365 gün…

d& ANKARA
@ç BAROSU

241×502 – www& Öğe& sm

Ben Atatürkçüyüm. Ben, cumhuriyetçiyim. Ben, iaikim. Ben, anti-emperyaiistim. Ben,
tam bağımsız Türkiye’den yanayım. Ben, özgürlükçüyüm. Ben, insan hakları
savunucusuyum. Ben, terörün karşısındayım. Ben; yobazların, hırsızların, vurgunçuların,
çıkarcıların düşmanıyım. Araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Uyleyse
vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.

uîıuıruıı ABDINDAN
365 GUN…

Uğur Mumcu öldürüteli 365 gün oldu.

Abartmayalım, basın hürriyeti öldürülmedi. Abanmayalim,
yargı bağımsızlığı öldürülmedi. abartmayalım, düşünce hürriyeti
öldürülmedi, demokrasi öldürülmedi.

Güzel bir insan, gülen bir insan öldürüldü.

Suratsız Türkiye’ye gülümseyerek. gülerek bakan insanlar
kolay yetişmiyor.

Uğur’un gülüşleri kalbindeydi, beynindeydi.
d ğlîazılarınınki gibi sağ üst taralı yukarıya kıvrık dudaklarında

e ı…

Uğur’un cesedine ilk varanlardan biriydim. lki sokak
aşağısında otururdum, eşim aradı: ‘Patlama oldu…”

‘Eyvah, Uğur’u öIdürdüler!’dedim.

Otomatik reileksti benimki…

Veya ‘aptala malum olması’ gibi bir şey…,

Uğur güzel insandı, iyi insandı, neşesi eksiksizdi.

24 Ocak kararlarının Türkiye’ye çağ atlattırdığı gün
öldürüleceğini bilseydi, mutlaka gülerdi.

1993 yılını sonuna kadar yaşayabilseydi. mutlaka yapılacak
bir espri bulurdu.

Mezarrnın başında söylenenleri dinleseydi yine gülerdi.

‘Uğur mumcu’nun katillerini bulmak onur meselemizdir… ‘
(Ismet Sezgin)

‘Uğur Mumcu’nun kalillerini bulmak hükümetimizin namus
borcudur…'(Erdal İnönü) i

Uğur’un bir özelliğini gördüm. Yaşadım.

En ‘ciddi’ görünen insanlar, en gayrıciddi olanlarıydı.

Hep öyle derdi.

Rahmetli Turan Güneş hocamıza attedllir. Nihal Erim’i
gördüğünde, ‘Uzaktan bakıldığında devlet adamına benziyor!’
demişti.

0 esprinin likir babası Uğur’du.

Uğur yazacaklarını, söyleyeceklerini yazdı, söyledi.

Öldürüldü.

Uğur’suz bir dünya uğursuz bir dünyadır.

Uğur’suz bir dünya gütmeyen, gülemeyen bir dünyadır.

Uğur şu anda hayatta olsaydı gülerdi, güldürürdü.

Gülünecek şeylerimizin çok olduğu bir yıla geride bıraktık.

Cumbabamız 24 Ocak kararlarını anlatıyor, başanamız
uyguluyor.

Uğur’sa bir yerlerden bakıp hepimize gülüyor.

Dünyaya gülerek, düşünerek, eieştirerek bakan birisine:
yapılabilecek en ‘soğuk şaka’, çok güldüğü, alay ettiği 24 Ocak(
kararlarının yaşgününde öldürülmekti. ‘ ‘

Öldürdüler.

Gülmedenı güldürmeden geçirdi 1993’ü…

Hiç birimiz gülemedik.

Uğur’u devamlı yaşatnıanın tek yolu, dünyaya gülerek
bakmaktır. Yazan, düşünen birini yaşatmanın tek yolu, okumaklır. _

Uğur’un mezarı başında bir tek sözünü hatırlıyorum. ‘

‘Aplallık ve cehaleti yok etmenin tek çaresi, aptal ve cahillere
gülmektir…’

Güzel bir insanın-mezarı başında gülemiyorum, ama, hiç
değilse gülümsüyorum.

l
Uğur’un ardından, Uğur’un görüp gülemediği 1993 yılının
ardından….

. soruşturdum.
“lspartzfn İslamköy`ünde, l Kasım 924 tarihinde
doğdu…” diye anlattı bilenler,
“Daha ilkok u okurken, İs|amköy”e sıg ayacagı, babası
Yahya beyin avarlarını gutekle _vetinmyecegi belliydi.
oguştan lierdi. İlkokulu
rada bitirdi =en sonra paraız-yatılı sınaylarını kazandı,
chir tlegiştirdi, bütün ders`l’LlL`l’l ll) alarak ortayı, liseyi
itirdi…”

Bütün dersleri sahiden
“10″ muydu?

Hayır, azıcık abartma var.

Şimdiki kadar çevik ve
kıvrak olmadığı için, Cimnastik dersinde başarısızdı, takla
atamazdı. Beden hocasının
verdigi kırık not, öbür derslerinde super başarılı olduğu
için, “Çocuğa yazık olmasın”
diye, öğretmenler kumlu kararıyla kerhen “6″ yapılırdı.

Üniversite hayatı dörtdörtlüktü.

İTÜ’ntın Necmettin Erbakan’1ı, Turgut ve Korkut

“Daha ilkokulu okurken, lslamköy’e sığmayacağı, babasi Yahya
beyin davarlarını gütmekle yetinmeyeceği belliydi. Doğuştan Iiderd

Özal`lı (küçük sınıflar) 0
renkli yıllarında, Erbakan ne
kadar tezvirat yaparsa yapsın.
en parlak talebeydi Demirel…

“Hesap-kitap bilen. dava›
nışma saglayan kişiliği orada
da ön plandaydı…” diye anlattı dönem arkadaşları,
“İTÜ tarihinin ilk ögrenci ey~
lemini de 0 gerçekleştirdi.
Yeni, ilgisiz bir ders konmuştu müfredat programına…
Stıleyman beyin başını çektiği

öğrenciler dersi boykot et
ler. toptan sınıfta bırakıldıl

Boykota katılmayan Erbak
dışında herkes sene kaybet
Demirel de kaybetti. Öğre
ciligiııdeki tek kaşbıydı bu…

Niye sıı nıtılıendisligi
seçti Demirel?

Yıllar (ince, 13 Eylül zo
balarıncıı getirilen “siyas
_yasağını tlelıııe” kampanya
sırıısırıtlıı knıııısnııışttım ke
disiyle… Ankıtııııştı.

‘ı
ğîîakıp smıft

,, YILIN ADAM]

l SÜLEYMAN DEMIREL

ıüel’in 1991’i uğurlayan bu sayısında
– nın adamıyla yılın adamı çakıştı: DYPI_

sıfalarından, genel seçimlerden en çok oy

w defa 24 Mart
63 günü tanı
o zaman… .
. Bildiğim tek şey, 1961 yılında, bir yandan epey gecikmiş askerliğini, beri yandan
_ ODTÜ’de “ğtabii kaynaklar işletmeciliği?? dersinde hocalığımı yaptığıydı. Dört dersini
dinledikten; sonra, anlattıkla:rına aklımğbasmamış, derse
fdevaiııletmfğyi gözüm yemedi` ği için, not ,defterimle Parker
dolmakalemimi arkamda bıkaçmıştım.
Nerede almıştık?
‘ _24 Ma ,1963 gününde…

le “sabık ve sakıt” cumhurbaşkanı Celal Bayar, 23 Mart
1963 günü, Kayseri cezaevinden tahliye_ edilmiş, upuzun
bir araba konvoyuyla Ankara’ya getirilmişti.

Kaldığı ev o gece taşlandı.

Ertesi gün de, kalabalıklar
Kızılay’da toplanmaya başladı

Adalet Partisi genel merkezinin önünde…

Önce taşlar, sopalar, molotof kokteylleri atıldı binaya… Sonra içeriye girildi, evraklar, dosyalar, dolaplar,
partinin levhası aşağıya boca
edildi. Tam bir yakma-yıkmaydı olarılar…

Gazeteciydim o zaman…
“İçeride AP’lilerden kimse
var mı?” diye sordum.

Şinasi 0sma’nın oldugunu, genel idare kurulundan
Süleyman Demirel diye birinin arka pencereden kaçtığını

mış partinin başkanı olarak çıkmış

işimin Türkiye’deki en canlı simgesi
bi. Yılın Adamı olması da bundan…

aldığı devetüyü pardesüsünü
geride bırakarak…

Olayın dehşetini unutup
gülmeye başladım. Süleyman
hocamdan intikamımı üç yıl
gecikmeyle almıştım.

Parker dolmakalcmle deftere karşılık, devetüyü pardeSÜ…

Aradan yirmi sekiz yıl
geçti. O “pardesü bırakma”
olayı, edilmediyse yüz kere,
bin kere tekzip edildi. “Binada Süleyman bey yoktu…”
dendi, “Şinasi Osma’dan başka, bir de, Ethem Menemencioğlu vardı…”

Olsun, o pardesü olayı
çok kullanıldı.

Ragıp Gümüşpalamın
ölümüyle boşalan Adalet Partisi başkanlığı için Demirel’in
Saadettin Bilgiç’le girdiği yarışta üç şey kullandı karşı taraf…

24 Mart 1963 günü davayı

Lıolyırıût I”. nun.

Fotoğraflar: ALİ EKEYILMAZ, ABBAS GORALI

kitler içli-dişli olduğu…
Adalet Partisi’nin 196›
kongresi bunlara pek kula ”
asmadı. Erkekliğin onda da”
kuzunun kaçmak, geri kala
onda birinin hiç görünmeme ,
olduğu bilinciyle, “Sen o za
man rıeredeydin babacığım?

nı Lyndon Johns0n`la bir va”, a
i:

diye sordu Saadettin Bil `
ğitje… j `
Cev-.ıp “liık-nıık” olunca
da. 553`ye karşı 1072 oyla De
nııı;

ı çocuğuyum…
a; inin kuraklık

1 ı ştüğünü, köyü ‘ i, ne içtiğini,
î ‘ diktiğini bili’ ‘ç irı bütün kasa
i yleyenler bilsin,
‘ llarında, ingiliz
l

Değişm enlere devam…

i yürümekle aşın_ alnızca ayaktaki
n eskidiğine her
ı Demirel… Bi
menin mecuriyeti, biraz da
Türkiye’nin ilk gençlik eylemellerinden biri olmanın nostaljisiyle…

Siyasi haklar referandumundan hemen önceki 0 röportajda, lafa karışıp “Yollar
yürümekle aşınmaz!” özdeyişini biraz açmasını istemiştim
ondan… Kırmamıştı.

“Bunu söylerken, haksızlığa uğramış, masum ve mazlum insanların kendi haklarını aramalarının en kestirme
yolu olandemonstrasyon
hakkını, sâilahsız-saldırısız
gösteri yapma hakkını komdum. Gösteri hakkını fevkalade aziz telakki ediyorum…” v

`Demirel’den bunları din
. lerken, yirmilyıl öncesine gitti
Faklım… ‘:3 i >- .
Suat Ürgüplü kabinesine A 3 genel başkanı ve
“dışarıdan Şaşbakan yardımcısı olarak girdiği günlere…
10 Ma 1965 gününe…
O günşn sabahında, Zon
:75

guldakîn Karadon bölgesinde, kömür ocaklarından çıktı
işçiler… Maaşların verilmeyişini, ilan edilen zamların yetersizliğini protesto etmek
için “demonstrasyon” yapacaklardı. Karadon-Kozlu-Gelik bölgesindeki sekiz bin kömür işçisinin eylemi bittiğinde, dört günün bilançosu, 2
ölü işçi, 12 yaralı asker, 10 yaralı işçi, 49 tutukluydu.

“Denıonstrasyon hakkının
kutsallığı” konusunda değişti
Demirel…

Ama, o günlerde dedigi,
basına pek yansımayan bir
şey daha var.

“Türkiye’nin problemi, irısanların alabildiğine yüksek
ücret alması değil, işsizliğin
ortadan kaldırılmasıdır. Önce
işsizliği yok edecek, sonra ücretleri arttıracak tek çözüm,
iktisadi büyümedir…”

O bakımdan hiç değişmedi.

A. İ& T F. L

Adalet Partisi’nin başına
geçtiği o 1964 kongresinden
beri aynı şeyi söylüyor.

“Önemli olan iktisadi büyümedir…”

27 Mayıs müdahalesi olduğunda Süleyman Demirel
İspanyadaydı.

Dünya Uluslararası Enerji
Konferansfnda Türkiye’yi
temsilen, eşiyle beraber…

Haberi alır alnıaz, derhal
telgraf çekti bakanlığa…
“Konferansı bırakıp döneyim
mi?” diye sordu. “Yok, orada
kal, konferans bitince gel!”
dediler. Kaldı.

Yakınlarının anlattığına
göre, dönüşündeki tek tedirginliği, Nazmiye hanımın durumuydu. Uçakta ona şöyle
demişti: “Bu bir ihtilaldir. İndiğimde inzibatlar gelir, sizi
şöyle alalım, deyip götürürler. Kendini buna hazırla, yal
nızlığa hazırla, ama, merak
etme… Kardeşlerim, evdeki
_nor AYxASl

ler, Isparta’dakiler sana sahip i

çıkacaklardır…”

Bir şeycikler olmadı, bavulunu uçakta bırakmak zorunda kalnıadı, askerliğini bitirip siyasete atıldı.

O kararın gerekçesini de
şöyle anlatmıştı: “Menderes`in başına bunlar gelmeseydi, siyasete girmez, askerliğim bittikten sonra bürokrat
olarak büyük Türkiye idealine hizmet etmeye devam
ederdim. Olmadı. Şartlar beni siyasete itti…”

Siyasete ısınırken, Ameri
ka`nın ünlü Morrison müte- :t
ahhitlik firmasının temsilcılı- ê`

ğini yaptı Demirel…

1964 kongresinde AP`nin
genel başkanı, milli bakiye
sistemiyle yapılan 1965 genel
seçimlerinde de Türkiye’nin
en genç başbakanı oldu.

Yeni hükümetin ilk icraati, seçim sistemini değiştirmekti.

Altı başbakanlığı süresince
Başbakanlık Konutu’nda hiç
gecelemedi. Hep Güniz
0kak’taki yatağına döndü.
Yedincisinde de öyle…

“Demirel değişti!” diyenlere soyieyelinı. Yeni seçimlerden sonra eski seçim kanunlarını değiştirmek konusundaki el alışkanlığı değişmedi Demirel’in… Devam
ediyor.

12 Mart 1971 nıuhtırasının kendinden ewel TRTye
verildiğini öğrendiğinde başbakanlık ınakamındaydı Dcmirel…

Etrafına bakındı, şapkasının emniyette olduğunu gorüııce rahatladı, topladığı bakanlar kuruluna “Bunun adı
146 1`dir.'” diye konuşur, gereğinin yapılması için cumhurbaşkanını aradı. Üç kere
aradı, üçünde de karşısına yaver çıktı. “Demirelwatch” uzmanı gazeteci-yazar Türker

ı 8

SanaPdan din
., gledim o dakikaları… › _’

“Genelkur
. .array başkanı sı
‘İfatıyla Talat

-_Aydemir’in iki

darbesinin sa
oynayan Cevdet Sunay, ne
hikmetse, Süleyman beyden
kaçıyordu. Uç
arayışta da

çıktı, cumhurbaşkanının hamamda olduğunu söyledi.
Laubali, hatta
cıvık bir havası
vardı yaverinğ.
Süleyman bey
her şeye tahammül eder,
laubaliliğe,
ciddiyetsizliğe
tahammül etmez. Orada istifa etti…”

Başbakanlıktan çıkarken, o sinirle,
şapkasını unuttu.

12 Mart
1971 muhtırasından sonra
“Nihat Erim,
Allah kerim”
(tabir Uğur Mumcu’nundur)
diye kurulan ara rejim hükürrıetlerinde Demirel yoktu,
ama, AP üst yönetiminin icazetiyle giren AP’li bakanlar
vardı.

ilk önemli icraat, anayasanın seçimle ilgili maddelerinin değiştirilmesi oldu.

Yani, Demirel cephesinde
değişen bir şey yoktu.

Birinci ve ikinci MC hükümetlerindeki durumlara
girmeye gerek yok… Onun bir
lıata olduğunu zaten söylüyor
Demirel… Şu son “ilginç” koalisyonu kurma hazırlıkları sırasında. Erbakan ve Türkeş’e
yok denilecek kadar az yanaşmasından, bu konuda değiştiği belli…

İlişnıeyelim yaralı arslana,
gelelim 12 Eylül’e…

Ordonat okulunda askerliğini _vaparken emir-k0mutasına girdigi Kenarı Evren’in
12 Eylül`ü yaptığını gündüz

i AKTÜEL 25 BOY AYNASI

vuşturulmasın- v
da önemli rol _

karşısına yaver,

vakti, ima yoluyla öğrendi

3 DCmI-.Itlur

“ll Eylül günü i
kumlu toplantısı vardı…” di-_
ye anlattılar, “Patlamalar du
yuldu, sesler giderek’ Sasha??

kanlık binasına yaklaşmaya”

– başladı. Pencereden baktık,

etrafta asker yoktu. Arazi olmuştu hepsi… Tam 0 an, mide ağrısı tuttuğu için salondan çıkmak için izin isteyen
içişleri bakanı, aklına yeni
gelmiş gibi, ancak kırmızı harekatta, mavi harekatta, NATO harekatında verilen bir
izin belgesini o sabah imzaladığını söyledi. Tanklann şehre serbestçe girmesi iznini…
Burukgülümsedi Süleyman
bey… Qlacakları anlamıştı…”

Bekledi Demirel…

Sabaha karşı yazılı ihtilal
tebligatını aldi, amiral forsu
açık arabaya bindi, önde kendisi ve eşi, arkada Nahit
Menteşe ve Şevket Demirel’in bulunduğu araba, Esenboğa askeri havaalanının,
oradan da Hamza-Koyun yolunu tuttu.

Bermutad, başbakanlığın
vestiyerinde unutmuştu şapkasmı…

Zincirbozan günleri geldi
arkadan…

1965 meclisinde Çetin Altan’ı, Yunus Koçak’ı tekmetokat döven, her fırsatta TİP
milletvekillerinin kafalarını
kırmaya kalkışan AP’li saylavları sessiz (ve anlamlı) bir
hoşgörüyle izleyen Süleyman
Demirel çok değişmişti.

Değişmeyen tek yanı, kaybettikten hemen sonra yenisini aldığı şapkalarından devamlı espri çıkarmasıydı.

MGK kararıyla partilerin
kapatıldığını Güniz Sokak’taki evinde öğrendi. Akşam üstü saat beşe kadar askeri makamlara teslim olması gerektiğini de orada duydu. Necmettin Cevheri’nin kullandığı, kendisiyle beraber İsmet
Sezgin ve Nahit Menteşe/nin
bulunduğu kırmızı Mercedes’e bindi, Zincirbozan’a yola çıktı.

Arabayı ağır kullanıyordu
Cevheri… Sezgin, “Necmettin
bey, saat beşe yaklaşıyor, biraz hızlı gidelim…” deyince,
Süleyman bey arkadan konuştu: “Telaş etme İsmet’çiğim… Geç galsak almayacaklar mı yani?”

Geç galdılar, alındılar.

Gerisi malu Don’
Demirel… .’

Biraz değışmı biraz
kalmış olarak…

Sigara içerdi.,

gelmiş, paketi at
atış… *,

İçki içerdi, ne içiyo
Her zamanki gi kırk yıl
bir… Keyifli olun’ viski…
t uyurd’
hala 0 kadar uy pr. Ho m
ötüşünün çağırdı sabah a;
mazıyla beraber . ›
nin ikisinde, iki uçuğun’
yatakta… i 7

murtalı, bol yağlı _’
murta yerdi. Art por ‘ `
meye (de) öze -‘
için, kilosuna di
Kahvaltıda iki di ç_

parça tereyağı, .s
vası… Gün boy ı
miktar ilaç, azıcı ı

Hiç araba kul
lâ kullanmıyor.
be” günlerinde _

lerde direksiyo i `
miye hanım geçti -ş

hiç gecelemedi.
S0kak’taki yata ‘ı
Yedincisinde de yle..-. J
nin on buçuğu o unca, e ‘ ‘
yolunu tutuyor. Keyifliyse, v*
lık çalarak, arka koltuk_
kendi kendine türkü mırıl
narak… Keyfi y` ksa, hom ı
homur homurdaşarak…

Sevdiği şark_ aynı… ‘g
değişmedi. “Saçların tanı ı-rtğê
gözlerinde nem..;. Ateşe ııv:
zerdin, küle dönmüşsün.. I.”yal mi gerçek mi gördüğü
bilmem… Elden ele gezen ;fr
le dönmüşsün…” _

Değişti mi değişmedi miiı

Bence değişti.

Değişti, çünkü, dttny
Türkiye, herkes değişti, he ,
miz değiştik. ,

Eskiden olduğu gibi “N_
rede galmıştıkT’, diye bu!
dönülmüyor artık… ` ..
KURTHAN FİŞEK ı ‘ 1
ı