Refah Partisi’nin önlenemeyen yükselişi…

nin üıı ııııiııssi
iKURTHAN FİŞEK” e

__ Refah Partisi’nin onlenemeyen yukselisi…

ARXHn bir lâfı vardır:.”Bütün
dinlerin doğuşu, kumlu düzene
isyandır. Dertlerini başka türlü
formüle ler, sosyal adaletsizliEe’ karşı, din bayrağı altında toplanır
İstanbul’da tek tanrılı dinlerin temsilcilerinin toplantısı yapıldı. Güzel düşünüldü, güzel söylendi.

Finansman kaynağının Amerika olduğu öğrenilince, başta katılanlar, herkesin

Sonra ekledi: “RP’ye vereceğim oyumu… İktidar değişmez, ama, hükümete
uyarı olur…”

i’ i’ i’

İstanbul’un cidd” manzarası budur.
Bilesiniz… RP’nin alternatifi, “gariban
partisi” görünümündeki DSP olmasaydı,
oylar patlardı. `.

Çâresizlik içinde debelenen aynı tabanı paylaştıkları için, günlük yaşadıkları
(ve öldükleri) için, birbirlerinden oy çala
ağzının tadı kaçtı. y . .. caklara. Aradan
‘k ‘k ‘k . öbürlerı yırtar.
Bunlar hiç önemli ir -k ‘k _
değil… RP’nin şansı IstanSıkıntısı fazlalaşan bul’da sınırlı…
insan, sığınacak yer, Kazanır, kazanhareket arar. › n A maz, o ayrı mesele…
RP’nin yükselişi -x .ne ‘ Ama, sınırlı…
bundandır. a’ ;- ÖÖ Genelevleri ve

t ı r __ “i e
-İstanbul’daydım…. (ğ
Bindiğim taksinin ‘

förüne sordum: ” s- tanbul’da ne olur?” ,

Türkiye’nin seçim . l
nabzını tican* araba
esnafı en iyi bilir. Her yere gider, petrole
endelslidir, müşterinin envâ” türlüsünün
gevezeliğini dinler, kendi akıl süzgecinden geçirir, kamuoyu araştırmasının en
:bire biı”ini yapar, pat diye sonucu söyer.

“Benim 14 yaşında kızım var…” dedi
son bindiğim arabanın şoförü,_ ”T elevizyon açtırmıyorum evimde… istikbalindeıı korkuyorum lazımın…”

/ .
~” meyhanelerı kapat_ mak “klasik plat_ İ f0rm”_…. Yapamazlar,
ama soylerler.

“Çarşaf defilesi”
› yapmak için Pierre
‘ Cardin’i getirteceğini
söylersen adam koşa koşa gelir. Parasıyla
değil mi?

RP’den korktuğum tek bir yön var.

çok gevezelik etmeye başladılar.

Urken, önce korkar, sonra oyar.

“İçki ve fuhuş düşmanı” Dördüncü Murat’ın hareminde 496 kadın, mahzeninde l .438 şişe ltalyan şarabı vardı.

Padişahlıkla demokrasi arasındaki tek

fark, paylaşmamaktır.

?ElzHizi BOZDUM…
BANA TATLI OLARAK

KREM DE LA KREM
. eıarıızııu…

62

Delik mi?
metro mu?

Cl:`Ml politikacı dilinin belâsını
A çeker. Hem Çiller çekiyor, hem
Dalan… Demirel de vaktiyle çok
çekmişti, maytaba alınmıştı, ama, dilin
kemiksiz olmasına karşılık boğazın dokuz boğumlu olduğunu öğrendi.
Gelelim Dalan’a… Istanbul metrosuna “delik” dedi, “Biz daha iyisini yapıyorduk” dedi. Nurettin Sözen de tuttu,
metro inşaatını herkese gezdirdi.
Gezenlerin gözü çıkmışa benzer…
“Sözen ISKI’den kaybetmedi, yaptıklarını anlatamamasından, suratını
asıp yaptıklarının takdir edilmesini
beklemektenkaybetti…” diye konuştu
bir DYP’Ii, “Istanbul metrosu bir mi
marı” şaheser… Talihsizliğimiz, Sözen’le

livaneli’nin anlaşmış olması… Parasız
halk turları yaptırsınlar, metronun giriş
ve çıkışında birikonuşsun, öbürü söylesin, Istanbul’a götürürler. Bizimkiler
akıllarınca konuştukça, dikkatleri öbür
adayların üstünde topluyorlar…”

Yanlış mı?

Kamuoyu araştırmalarındaki dalgalanmalar bunu göstermiyor mu?

TANSU ÇİLLER

ooöııuvoı üst yönetiminin
salı günü toplantısı vardı. Koca
koca adamlar toplanmış, genel
başkanlarını bekliyor. Çat haber…
“Onemli bir işim çıktı, yarına
bıraktım!”

Çarşamba günü aynı senaryo…

Perşembe günü Binhan
Demirel’le Ilhan Kesici’nin
nikahı… Şahitlerden biri
cumhurbaşkanı (ve eski başbakan),
öbürü ana muhalefet lideri (ve eski
başbakanı… Damat devletin eski
müsteşarı…

Tam yarım saat boş
bekletrnişler koltuğunu… “İşim
var” deyip gelmemişsin… Çiçek
veya telgraf gönderip
göndermediğini de bilmiyorum.

A Bilmiyorsan hatırlatayım…
Konfiçyus’un lâfıdır. “Nezaket için
ayrılacak zaman, ileride on katını
kazandırır…”

,. “Gülersen
herkes
seninle
güler.

Horlarsan yalnız uyursun…”

(Anthony Burgess, 1971)