Ekonomi profesörlüğü” üstüne…

18 Ocak 1994
SALI

ıı ıaüııu ııiıııîıııssi
KURTHAN rişısı(

nvanını sıkça kullanmaya, tekrarlamaya başladı son zamanlarda… Uyarmak bana düşmez, ama, “itici” oluyor.

Son Malatya gezisini izleyen gazeteci
arkadaşlardan öğreniyorum. “Standard
and Poors” ve “M00dy’s” isimli iki kuruluşu birbirine karıştırmış, “Sahi, karıştırdınız mı, yoksa biz mi yanlış anladık?” diye
soran gazeteciyi sıvamış…

“Bunların adını
siz bilmezken, ben
bütün dünyada onların dersini veriyordum. Ben ekonomi
profesörüyüm…”

Ekonomi profesörü olmak aslında çok
önemli değil…

Bu memleket
anayasayı iğdiş eden
nice anayasa profesörü de gördü vaktiyle…

***k

Ekonomi profesörlüğü konusunda başbakananamızın ilk gafı değil bu…

1987 yılıydı, yeni profesör olmuştu.
Semra Özal’la karşılaştılar bir resepsiyonda… Başladılar muhabbeti koyulaştırmaya… “Seçim dilekçesi” verir gibi, ne kadar
bilgili, münewer, dünya görmüş olduğunu anlatıyordu Çiller… Derken, pot kırdı.
“Ekonomi profesörü” olduğunu bilmemkaçıncı kere tekrarladıktan sonra, pattadanak sordu.

.rANSU Çiller “ekonomi profesörü”
u

“Ekonomi ııroiesürlüğü” üstüne…

“Sahi, siz nereyi bitirdiniz Semra’nımcığım?” . i_

Görenler anlamlar. Semra hanım ağzını açmadan dönüp uzaklaşmış oradan…
Tansu hanımın da “ailecek yakın” oldukları ANAP’tan yolları ayrılmış…

t**

Tansu hanımın ekonomik konulardaki
bütün problemi, kendisini ulemâ, herkesi
cahil-cühelâ sanmasıdır. Ben iktisattan
anlamam, anlamadığım için de anlayanları dinlerim.
Meselâ, ÇilIer’in
başbakanana olmasından sonra Merkez
Bankası başkan yardımcılığından ayrı’ lan ekonomi profesörü Hasan Ersel,
ÇilIer’in profesörlük
tezi hakkında ilginç
bir “kitap tahlili”
l yapmıştı.
“Kitapta yer yer okuyucunun ne yapıldığını anlamasını zorlaştıran, anıltıcı işlemlere raslanmaktadır. Önem i bir konuda yapılan bu araştırma, bir yandan yöntem hataları, öte andan sunumdaki düzensizlik ve bozuk uklar ile baskı yanlışlarının etkileriyle faydalanılanıarhâle gelmiştir…”
Daha fazla bir şey demeyeceğim, ama,
ekonominin hâl ve gidişatı hiç parlak görünmüyor. Cahilliğime verin…

(gg,
ÇİLLER’

E DALlNA AT1LDI…

M’ Ku’ KARPuz Mçvsıiııiuba .
@ELMEDIK/_g .

SHFve karsı
Iıomıılu mu?

EHÇET Cantürk öldürül
dü. Hem kendisine, hem

şoförüne birer kurşun sıkıl
dığı için, görünüşe göre, “maf
a usûlü” infazdı. Ayrıca, 240

ilo eroinin ” ıîılara karıştı
ğı” söylentileri Jo aşıyordu 0rtalıklarda…

Pazar sabahı telefon çaldı.
Uyku sersemliğinden alamadığım bir ses, “Cantürk’ün öldürülmesi SHP’ye karşı komplodur!” dedi, telefon kapandı.

Yarım saat sonra tekrar çal
` dı. Uyandığım için dostumun

sesini tanıdım bu sefer… “Yaşlanıyorsun, hafızan zayıflıyor…”
dedi, “Espriyi anlayamadın.
1985’de Cantürk tutuklanıp
idam talebiyle yargılarıdığında,
SODEP’Iiler ne demişti?”

Hatırladım. “Bu dâvâ SODEP’e karşı komplodur!” demişlerdi.

TÜRK İDARECİLER DERNEĞİ

KISA adıyla TİD, hem eski, hem saygın bir
demektir. Valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri Üyesidir, yayın yapar, seminer düzenler.

En önemlisi, en sağır kulaklara bile mesaj
iletecek bir “lobi gücü” vardır.

inanılmaz bir suskunluk içindeler şimdi…
Her seçim döneminde olduğu gibi, “Sizi il yapacağız!” rüşvetini dağıtmaya çalışan siyasî lere
ağızlarını açıp tek bir şey söylemiyorlar. Itiraz
etmi orlar.

” l olmak kimsenin sorununu çözmez, kaynakları dağıtır, illerin sayısını çoğaltmak yerine
sayılarını azaltmak, kaynaklarını birleştirip kullanmak gerekir!” diyen siz değil miydiniz? Aklımda yanlış kalmadıysa, 1976’den başlayarak
söylemiştiniz bunu… .

Ağzından çıkanı kulakları duymayan s0rumsuz siyasilere meydannbırakmamanın tek
çözümü konuşmaktır. Sesinize hasret kaldım.

w- _ “Her başarısızlı mdan
‘ı J “f” n sonraşöhretim ğıaha
‘> daartınışlır…”
(George Bernard
Shaw, 1935)