Ya kuruturuz, ya boğarız!
13 Kasım199Ş `
CUMARTESİ
nin GÜNÜN İKÂYES
KURTHAN rişısı( ç
n cidd^ sorunların çözümü kolaydır.
“Mahalle kahvesi” muhabbetiyle
hâl ledemeyeceğimiz hiç bir şey yoktur ewelallah…
Sinema biletleri karaborsaya mı düştü? Gişenin önüne darağacı kurar, iki tanesini sallandırırsın… Gör bakayım, bir
daha karaborsa oluyor mu.?
Traûk anarşisı’ mi var.? Ehliyet sahiplerini doldurursun
stadyumlara, yarısının ehliyetini elinden
alır, öbür yarısını
eşek sudan, benzin
körfez ülkelerinden
gelene kadar döversin… Gör bakayım,
bir daha hatalı sağla
pıyorlar mı?
“PKK” tabir edilen dağ eşkiyası devlete baş mı kaldırdı?
Taş üstünde taş, vücût içinde can bırakmazsın… Bir de iç
çekersin… “Aaaahhhh aaahhhh! Rahmetli Mustafa Muğlalı da öyle yaptıydı,
kıymetini bilmediler…”
Emekli kahvelerine özgü geyik muhabbetiyle devlet yönetilmez…
Devletin ulusal sınırları vardır. Ulusal
sınırları olduğu için, sınır komşuları vardır. Dolayısıyla, devletlerin oluşturduğu
dünya dengeleri vardır. Yedimıezler…
**ir
Başbakanlık başdanışmanı büyükelçi
Volkan Vural Suriye’ye gidip geldi, mesaj götürdü, mesaj getirdi. Sonra dagazetelerden minik bir ricada bulundu:
akuruturuz, va Iııığarız!
“Meseleyi hâllediyoruzl galiba… Aman,
Suriye’yi boy hedefi alıp savaş boruları
öttünneyin… Adamlar hassas…”
Vaaaayyy! Sen misin alttan alan?
Savaş boyaları sürüldü. tamtamlar
çalmaya başladı.
“Ulan Arap bozuntusu! Gelirsek fena yaparız! Hatay’ı alırken Suriye’nin,
Lübnan’ın tamamını almadık diye hata
.. .ı . mı ettik?”
Ben Suriyeli olsam, sırf inadına,
PKK’ya destek veririm… Nasıl olsa dünya dengeleri Türki
e-Suriye savaşı çırtmaz…
***k
Peki, Onur Kum
yındırlık bakanlığı
bütçesi görüşülürken
ettiği lâflara ne demeli?
“PKK konusunda istediğimiz, beklediğimîz duyarlılığı göstermiyor Suriye…
Kafamızı kızdırmasınlar, Atatürk Barajı’nın kapaklarını açar, Suriye’yi ve bütün mezopotamya ülkelerini boğarız…”
Tersini de söyleyebilirdi Kumbaracıbaşı… “Kapakları hepten kapatır, kuraklığa mahkûm ederiz…”
Uluslararası ilişkiler böyle kuru tehditlerle yürümez…
Kuruyacak veya boğulacak olanlar,
devletler değil, onların insanlarıdır. Ona
da, dünya literatüründe, “soykırım” denır.
Yedirtmezler…
baracıbaşfnın ba- .
DEMİREL: TANSU’YA DOKUNMAYIN
n*
Alay edin, bari
sağlığımızla ııvnamavın!
akkala_ muhterem eşi gidip geldiği
Biçin (Ozer Uçuran Çiller), başbaka
nanamız ekmeğin kaç para olduğunu bilmez…
“Memleketimizin kurtulması için,
KDV’deki yüzde 1-2’lik artışı halkımız
sineye çeker” dediğine bakmayın… O
“yüzde 1-2″ dediği şeyin ne olduğunu
kendisi bilmez…
KDV bindirmesi oldu. Eczaneye gidenler, Türkiye’nin en çok tüketilen (ve
lâzım olan) ilaçlarını buldular. Alfasilin,
augmentin, vicks, penos şurup, glutril
tablet, bactrim forte, vermidon, duacid
şurup, voltaren pomad, panalgine, isop
tin, broksin şurup… Adam başına ilaç
tüketimi rakamlarına vurulduğunda,
her eve günde 2 ekmek eksik giriyor.
Marie Ant0inette’e benzetrnek gibi
olmasın…
KUMBARACIBAŞI
lâfı nereden buldun?
”Gerekirse vanaları açar, ‘
Suriye’yi b0’arız!” demişsin…
Suriye’yi ğamazsın, bağımsız
devlettir; ama, deruhte-i
mesûliyetindeki Atatürk Barajı’nın
vanalarını açarsan “insan” ölür.
Onun adı soykırımdır.
Suyu kesersin, kurutursun…
Onun adı da soykırımdır.
Geleneğimizde su var. Ya
su-sabtından gidilir, ya yer
yarılır, su fışkırır, seller-sular
herkesi götürür. Bir şey de
yapamazlar, çünkü,
atasözümüzdür. “Su akar, Türk
bakar…”
Sulu hükümetin talihsiz “su”
deyişleri başladı.
Efsanelerimizde, “su” felâket
habercisidir.