Seyahat hürriyeti’nin düşündürdükleri

‘seyahat Iıürrivetrnin ıtüsündürıtükleri ‘

Amerika’ya, sonra Meksika’ya
gitti, memlekete döndü.

Pek fazla “birlik ve beraberlik”
içinde bulamadı ortalığı… Mehmet
Gölhan hem hayal kırıklığına uğrattı, hem keyfini kaçırdı, hem pot kırdı.

Tek pot kıraııın kendisi olmadığını görmekle gerçi sevindi, ama, kırılan potun ”tayyördeki pot” olmadığını anlayınca, bütün sevinci ter_zide, makastarda kaldı.

Ne demişti millî savunma yeni
bakanı Gölhan?

”Cepheden geliyorum!”

Ne cephesi? Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda “cephe”
mi var? Savaş mı oluyor orada? Kiminle, hangi tüzel kişiyle?

Yıldo’nun ilginç telaffuzuyla,
“Aaaağğaağaaaağğğğğğl”

*i*

Cumhuriyetin yetmişinci doğum
günü vardı neyse…

“Sioux Modeli” gündeme gelmedi. Gelemedi. “En iyi Kızılderili ölü
Kızılderilidir” repliğini cumbaba
çalmıştı. _

”Zapata Modeli” de gündeme
gelmedi. “Ver kurtul, sonra geri alırsın!” çözümüne sosyal demokratlar

B AŞBAKANANAMIZ önce

` Kurthon FISEK

sahip çıkmıştı.

Neyse, az önce de dediğim gibi,
cumhuriyetin yetmişinci doğum günüydü. Doğum günü pastalarının
üzerine kremayla yazılar yazılmıştı.
Ilginç bir tane vardı.

“Hattı müdafaa yoktur’, sathı müdafaa vardır. Satıh bütün vatandır…”

“Hat neresi?” diye sordu Çiller…
“Kars-Habur” cevabını aldı. “Satıh
neresi?” diye sordu. O ikisinin arasına çizilecek çizginin doğusunda kalan bütün yerlerin “satıh” (yüzey) olduğunu öğrendi. _

Sevindi. Batı seferine çıkarken
memleketi emanet ettiği Mehmet
Gölhan’ın koordinat tespitleriyle “istihbarat raporları” uyuşuyordu.

“Once Lice’ye gidelim, sonra yukarılara tırmanırız…” dedi.

Nizamiye nöbetçileri karşısına
dikildi: “Yassaahhh bacım!”

Niye “yassaahhhh?”

Cumbaba Kars’a gidecekmiş, iki
yerde birden güvenlik sağlanamazmış, Iğdır’da da zâten benzeri olaylar oluyormuş…

Tansu Çiller hükümetin başıdır.
Birileri çıkıp “Lice’yi çok görmek istiyorsanız, haftaya da biz buradayız,
bekleriz efendim!” demiş…

Çok doluyum, sabrınız taşmayacaksa, “son söz” yarına kalsın…

İNÖNÜ, CİNAYET ROMANLARI OKUYOR…

MADEM GĞERéİM IZOMAMLAZZIMA

LıY :U .
GENEL aAeKlÃNLıIğı nıye
BIIZAILTİM ERDAL 2.

“” ama*

Burası Türkiye

b Sokaklarda oynatılan
ve “turizm açısından büyük
sakıncalar” yarattığı söylenen 16 adet ayı, lstanbul’dan
alınarak Karacabey’in Yeniköy-Çiftlikköy arasındaki 0rmanlık bölgesine salındı.
Ayılar, salınmadan önce,
tam “check-up”tan (tepeden
tırnağa muayene) geçirildi,
yalnızca dişlerinin çürük olduğu tespit edildi. ilgili veteriner hekim, dişlerinde çürük, diş etlerinin altında yara
olduğu saptanan ayılara gerekli müdahalenin yapıldığını söyledi (Bursa-him…

> Türk Tabipleri Birliği’nin devam eden beyaz
önlük eylemi sırasında, bebek (0-1 yaş grubu) ölüm hızının bindé 74 civarında seyrettiği, “check-up” için 6 ay
öncesinden randevu alan
kalp-mide-bağırsak hastalarının muayenelerinin 6 ay
sonrasına ertelendiği tespit
edildi (Gazeteler)…

NECMEITİN
ERBAKAN

Hem kadayıfın dibini yakmakla (Ecevit), hem polis
marifetiyle Odalar Birliği’ndeki makam odasından
atılmakla (Demirel), hem
“sosyolojik değil, siyasî hatâ” sayılmakla (Baykal), yakın siyas^ tarihimizde yerini
aldın…

Doğuş ânında kaybolmuş üçüzleri, Ecevit, Baykal ve Karayalçınü, “müşterek dost” cumbabanın 29
Ekim resepsiyonunda, hasbelkader (veya hasbeltesadüf) yan yana görünce buyurmuşsun… “Günün kıymetini iyi bilin muhterem

kardeşlerim… Biraz daha
yaklaşıp resim çektirirseniz,
bir de tebessüm ederseniz,
birleştiğinizi zannedecekler…”

Sevgili hocam! Dediğin
doğru, ama, şansını zorlama… Devamlı doğru söyleyeni kimse sevmez…