17 Ekim” Manifestosu

Kurthon FISEK

“17 EKİM” Maniıestosu

ürk hekimleri 17 Ekim’de kepenk
indiriyor. Indirsinler, kalben yanlarındayım, çünkü, 10-12 milyon
ortalama maaşa o kahır çekilmez…
Haklı hastası, kurnaz ustası, ilaç sevdalısı, hep onların kapısına dayanır.
Gece-gündüz ayırmadan…
Sağlığımı emanet ettiğim kişinin
aklının başka yerde olmasını, ev kirasını, çocuğunun
okul taksidini düşünmesini istemem… Beni düşünsün, yeter…

t**
Türkiye’deki
bebek (0-1 yaş

grubu) ölümlerinin “katliâm” boyutlarına ulaştığını
yazmıştım… Do- rğan her 1.000 bebekten 70 tanesi, 1
yaşını doldurmadan ölüyor. Her yıl
ölen 4 kişiden 1 tanesi bebek…

Bunun adı katliâmdır.

Sonra eklemiştim: “Nöbetçi ekipler kurun, yeşil kartı olmadığı için
hastane kapılarında sürünen bebekleri parasız muayene edin, 17 Ekim direnişini ‘Bebek Sağlığı Günü’ ilân
edin…”

16 Ekim’de de ikinci bir tavsiyemirı_

olacağını söylemiştim.
Tavsiyelerimin sayısını 3’e çıkardım, gününü de 3 gün önceye aldım.
*t*

0 TRT-2’deki “Yalan Rüzgarı” dizisi “ötanazi” (merhamet ölümü)
meselesini tekrar gündeme getirdi. Doktorun hastasını öldürmesine veya ölüme terk etmesine hakkı yoktur. Bu konudaki açıklanmış tavrınızı biliyorum…

Tekrar açıklayın.
9 Her paralı
vatandaş, is
tediği yerde, istediği doktora ameliyat olur. Parasıyla
değil mi? Ama,
yol-ameliyat masraflarının devletçe
ödenmesi için, 0
ameliyatın Türkiye’de yapılamayacağına dair “rapoı” verilmesi gerekir. Uyduruk bir
_ prostat ameliyatı ” ” nın Türkiye’de yapılamayıp mutlaka Houston Methodist’te yapılması gerektiğinin raporunu
hangi hastane, hangi doktor verdi? 0
gün açıklayın…

Katarakt ameliyatı cidd^ bir ameliyat değildir. Ama, Dr. Nejat Eczacıbaşı önemli bir insandır. Ameliyat
masasına yatırılırken nasıl öldüğünün
raporunu Dünya Tabipler Birliği kanalıyla istetin… Sonra da açıklayın… Aynı
ameliyatı beş kere daha iyi yapacak
doktorlarımıza borcunuzdur.
“17 Ekim Manifestosu” için bu kadarı yeter mi?

Balı nostacı
gelıvoorrr!

şadası belediyesiyle PTT’nin
müşterek çabaları sonucu, Baln Ulkeleri Posta Dağıtıcıları
22’nci Yürüyüş Yarışması pazar günü yapıldı. Bizimkiler, hem ferd* sıralamada, hem takım sıralamasında
birinci oldular.

Yarışın öncesi ve sırası neşeliydi.

Start yerinde toplanan kalabalık
dalgasını geçiyordu: “Kazanmaya
bakın, yoksa sizi de özelleştirirler…”

Yarış bitti, bizimkiler rakiplerine
fark attılar. Gırgır zirvedeydi: “Bizim
mektupları getirirken de böyle ayağınıza çabuk olsanız bacağınız mı

ırılır?”

Duyduğuma göre, sataşmalara
birinci gelen postacımız Abdülkadir
Oz (posta atarak) karşılık vermiş…
“Bu yarışma bizim için çok önem
li… Yıl boyu kamptayız…”

“Kötü kanunlardan kurtulmanın
en iyi yolu, onları en katı ve
acımasız şekilde lamaktır…”
(Ulysses S. Grant, 1869)

ElEKTİllKll
ŞÂNIİLLIE

RIZA AKÇALI r H erkesin “parlak proje”
ürettiği şu günlerde, çorbada
senin de tuzun olsun diye, “Izmir
Kıyı Alanları Projesi” diye bir şey
yumurtlamışsın… Helâl olsun,
daha önce hiç kimse
düşünmemişti, hükümet
değişikliği herkese yaradı.

Çiller hükümeti, morina
baştan kokar misali, proje
üretmeye (veya önermeye)
bayılıyor. __

Dokuz Eylül Universitesi
Deniz Bilimleri Teknolojisi
Enstitüsühe bağlı Pin^ Reis
gemisiyle körfezi dolaşmış,
sahilleri epey uzaktan, dürbünle
seyretmişsin… Sonra da, izleyen
gazetecilere dönmüşsün…
“Arkadaşlar dürbünle baktığımı
görünce, ‘temiz yer’ aradığımı
yazarlar!” demişsin…

Çevre temizliğinden sorumlu
bakansın…

Yanındaki genç muhabirleri
“espri” zannettiklerinle maytaba
almaya çalışabilirsin…

Ama, Hürriyet’ten çok genç
bir arkadaşımızın karşılığı aklında
kalsın…

“Temiz yer aradığınız için
değil, kokuya tahammül
edemediğiniz için uzaktasınız…”

Doğru… Morina baştan kokar.