Eski tas, eski hamam”a dönüş!

xx`

Kurihan FISEK

‘Eski tas, eski hamama ılünüs!

(İSKİ) olup bitenlerden bıkkınlık

gelmedi mi size? Bana geldi. Fena
hâlde geldi. Bıkkınlıktan öteye, gına
geldi. `

Konuyu değiştirelim diye düşündüm. Ne mümkün?

Yeni bir hukûkı” boyut kazanmış
olay… Ergun Göknel’e rüşvet veren kişi bulunamazsa, Ergun Göknel ”rüşvet
alma” suçundan yırtacakmış… Hiç
kimse 0 kerize gelmez, “pişmanlık yasası” türünden af kanunlarının çıkartılmasından medet ummaz… Oturur
oturduğu yerde, çenesini tutar.

Bir “hukûki boyut” da benden ekIensin bari.

Göknel’e yöneltilebilecek tek suçlama, muhterem refikasına ödediği 8
milyar nakit, 4 milyar ayrı* parayı nereden bulduğu?

Hesapları, defterleri, alacakları, verecekleri, vergileri düzgün, varlıklı birini arıyor Göknel…

”Tamam Ian! Ergun eski arkadaşımdır, rakı muhabbeti iyidir, beraber
zamparalık hatıralarımız vardır. Eski
günlerin yüzü suyu hürmetine, 0 8+4
milyarı, 50 yıl vâdeli ve faizsiz olarak
ben verdim kendisine… Meyhanede
oturmuş içiyorduk. /Karım beni anlamıyor, boşayacağım, ama, çok para
istiyor’ diye ağlaşıyordu, yüreğim parçalandı, ‘Yarın al parayı, elin rahatladı

İ STANBUL Su ve Kaka ldaresi’nde

mı ödersin, acelesi yok’ dedim. Can
dostlar arasında alacak-verecek hesabı
mı olurmuş.? Size ne Ian?”

Böyle diyecek bir babayiğit çıkar mı,
bilmiyorum, ama, çıktığı an, kadınlar
hamamına çevrilen siyasi” hayatımızda
akan sular durur, taşmış lağımlar kanalizasyon borularına çekilir.

Nurdan hanım da, 8 milyar lira kaptırdığıyla, Feray hanım onca çamur yediğiyle, SHP’liler korktuklarıyla, Ergun
Göknel Bayrampaşa’da yattığıyla kalır…

Aslında, öfkeyle kalktı, pişmanlıkla
oturdu Nurdan hanım…

Avukatçılar, hukukçular, zor günlerin
adamlarıdır. Çenesini gevşetmeden önce avukata danışsaydı, alacağı akıl şu
olurdu: ”Ergun’la konuştuk, anlaştık, nakit paraya ihtiyacım olduğunu, hayatımı

_yeniden kuracağımı söyledim. Anlayış

gösterdi, aylık nafaka ödemeleri yerine,
15 yıllık bir toplu nafaka rakamı üzerinde anlaştık…”

Avukata danışmayı akıl ederek gerçi
bunu söyledi, daha önce söylediklerini
“basının uydurması” diye damgaladı,
ama, olsun… Başta söyleseydi, kapik
vergi ödemezdi, ödettirmeye de hiçbir
defterdar kudreti yetmezdi.

f**

Üç hafta sonra SHP’nin kurultayı bitmişolacak…
lki ay sonra ne mi olur?
Eski tas, eski hamam…

GUNLAIZI DA
BAVULA Koş/AYM…

Ciner’in ilginc
seslenisi: Acık
yönetim

YÖNETİM nasıl açık olur?

Tansu Çiller’in ”çocuklara
sesleniş” toplantısı bittiğinde herkes aynı şeyi soruyordu. Kesmiyor, tekrar soruyordu. Yönetim

açılır mı?

Açılmaz… Bürokrasi, adı üstünde, “büroların hâkimiyeti”dir.
Bürolar da, eşyanın tabiatı, kapaIı mekânlardır. Pencereleri, kapı
ları _kapalıdır

lsrni lâzım olmayan SHP’li
bir bakan, Çiller’in konuşması
bittikten sonra, ilginç bir tespitte
bulunduzfYönetimi açmak için,
ihale yaptıran devlet kuruluşlarının başlarını televizyona, radyoya çıkartacaklarnîış… lleride ‘nereden buldun?’ sorusunun gelebileceği düşünülerek, önceden,
‘nasıl becerdin?’ sorusu sorulacakmış… Yönetim böylece açıla
cakmış…”

Komiklik başladı mı, komedyen çoğalır. Ben demiyorum,
seksen yıl ewel Mark Twain söy
lemişti.

M&

ELEKTRİKLİ -”

sızı/ri OKTAY _

CEZAEVLERI nasıl çağdaş
medeniyet seviyesine ulaştırılır?

En azından “standardizasyon” sağlanarak…

Türk Standardları Enstitüsü’nün değil, Adalet Bakanlığı’nın görevidir bu…

Bizde durum nasıl? Her
cezaevinin kendine göre kuralları, rüşvetleri, raconları var.
Meselâ, beşonyüzbinmilyon
değerinde uyuşturucu kaçakçılığından yargılanan, biri kadınlar, öbürü erkekler koğuşunda yatan iki sevgili, başgardiyanın odasında sevişirken
yakalanabiliyor. Ama, Feray
Göknel’e, tutuklu eşiyle görüşebilmesi için, ancak 15 günde 15 dakika izin veriliyor.
Neymiş? Tek erkek akrabayla
tek kadın akraba sıraya bindirilmiş… Yine meselâ, hırsızlar,
yankesiciler istedikleri zaman
akrabalarıyla görüşebiliyor,
bazı cezaevlerinde bayram
görüşmesi bile yasak…

“Mevcut koalisyon” hesabına, giderayak, şu “standardizasyon” işine bir el at noolursun!