400 bin kere maşalah!

993 l

NlVERSlTE seçme sınavlarının
Utek merkezden yapılmaya baş
landığı tarihte, Allah’a şükürler
olsun, mezun olmuştum. Ama o sınavın
çilesini değnekçi (sınav gözcüsü) olarak
yirmi yıl çektim.

O sınavda birbirinden kolay kolay
kopya çekmez, çekemez çocuklar…
Onca sorudan bir tanesinde verilecek
doğru tüyo, kopyayı çekene kazandırır,
verene kaybettirir.

Çilemiz soru kitapçıklarıydı.

Sorulara bakar, “Bunları öğrenecekler de ne olacak? Üniversitede bir dirhem işlerine yaramaz!” derdik, acıyarak
kafalarımızı sallardık.

Ortaokulda anlatıyorlar: “Gerekirse
yelkenleri atlastan, halatları ibrişimden
yaparız!” Bil bakalım, kim dedi?

Lisede anlatıyorlar: “Dünya bizden
sorulur, çizmelerimi giyersem fena yaparım!” Bil bakalım, bu özlü söz kimin?

Üniversiteye geliyor çocuklar…
“Türkiye az gelişmiş bir ülkedir!”

Hoppalaaaa! Amiyane tabiriyle, buyur buradan yak!

Kurthcın FISEK

400 llin kere masallah!

***k

Merkez^ sınav sistemiyle üniversiteye öğrenci alınmasını hep eleştirdim.
Her okul kendi özelliklerine göre kendi
öğrencisiniseçsin istedim.

Bunun pratik olmadığını biliyorum…
Bir buçuk milyon kişinin 0 fakültenin giriş sınavından öbürününküne koşturması mümkün değil…

Kötünün iyisiydi ÖSY sınavları…

Hesap kadınlığını gösteren Tansu
Çiller, iki dudağının arasından çıkan bir
cümleyle, yirmi yedi senelik sistemi tarihe karıştırdı: “Herkes Açıköğretim Fakültesi’ne kaydını yaptıracak…”

*k ‘A’ ‘k

Çiller’in hesabı açık… KlT’lerin özelleştirilmesiyle işsiz kalacak 400 bin kişi
ve aileleri var. Onlar mutsuz, umutsuz,
oy vermez…

Üniversiteye giremeyen 400 bin
genç (ve aileleri) bir yere kapılanmanın
sevinci, tatlı heyecanı içinde… Oy gelir.
En azından, gidenin bir bölümü gelir.

Askerli 12 Eylül üniversiteyi öldürmüştü. Askersizi mevlidini okutuyor.

PAıznMıııı YEfldçi KUFULLAEINA
DANIŞMADAN arısı: rur/ıııwı.

.. `”
ww

Burası Türkiye

O Güttüğü koyunların melmel ortada dolaşmasından canı sıkılan Erzurumlu genç çoban, meraktan tırmandığı
elektrik direğinden düştü. Tellerde ne
olduğunu merak edip değneğini yüksek
gerilim hattına dokundurdu, çarpıldı,
yüksekten düşünce beli kırıldı, alt kısmı
felç oldu. Doktorlar yaşamasının bile
mucize olduğunu söylediler (Erzurumhha)…

O Törenle silahlarını alan 30 köy
korucusuna 3 milyon lira maaşları
ödendi. Bölgede görev yapan 38 bin
geçici köy korucusundan 7 tanesi aynı
akşam kaçırıldı (Diyarbakır-hhaL.

,s

“Çorbana ne doğrarsan,
kaşığına o gelir…”
(On altıncı yüzyıl Anadolu atasözü)

İLLETVEKİLİNİN dokuMnulmazlığı bir yere kadar
gider. Orada durur. Leyla
Zana’ya, Hatip Dicle’ye hiçbir şey
söylemedim. Bana ne kadar ters
gelirse gelsin, TBMM’nin dokunulmaz kürsüsünden bildiklerini,
inandıklarını söylüyorlardı.
Seninki farklı… Evrak sahteciliği var, pasaport sahteciliği var.
Önce inkâr edecek gibi oldun,
sonra ”Evime her girip çıkanı tanıyamam!” gibisinden tevil götürmeyecek bir zırvaya sığındın, ortaya belgeler çıkınca da Sustun…
Hüsamettin bey kasım ayına
yönelik “yan cebime koy” hesaplarından bir zahmet başını kaldırabilirse, yalnız milletvekili lojmanlarının değil, bazı milletvekillerinin de ne hale geldiğini görür.
Görmesi için inşallah, görürse maşallah, görmezse fesüphanallah…
Bizim meşhur IMF…

;îğîý