Gürültü etme, başka ihsan istemem!
z` ben de biliyorum… Ama, Ankara
ir. Attığın her adımda, aldı
ğın her nefeste, devletin varlığını, ciddî
yetini hissedersin…
Meclis Iojmanlarının o taraflara yolunuz düştüğünde, cidd^yetin yerini ciddyetsizlik alır, ama, o kadar kusur yetmiş yıllık cumhuriyette olur.
Ankara’da oturanların psikolojisini azıcık aktarayım
* V’ Yı_`~
uvuyAMAzs “”
E GEL- ßAêilğlA
BIR ÇARE ^’ Nütîüzlîuşu
Kurthan FISEK
Gürültü etme, baska ihsan istemem!
yiyip müzik dinlerken cazırtı-cayırtı
kopmuş…
Ne o?
Ayının biri, kızının (veya oğlunun)
‘ mürüwetini görüyor.
İstanbul’dan sonra Ankara’da…
***k
Yeniköy’de oturmadığım için beni
ilgilendirmez, ama,
orayı mesken edinen sermuharrirler,
müderrisler, başpaşalar diskolara is
size… yan bayrağı açKulağının dibin- mış… “Uyuyamıde peş peşe patla- yoruz” demişler…
malar oldu mu, te- Sabahın körünröristlerin yine ey- de sâdece Hasan
lem yaptıklarını bi- Mutlucan’ın serhat
lir, tedbirini ona gö- türküleriyle uyanrealır… , maya alışkın bir
İstanbul öyle Ankaralı olarak,
değil… “oooyee ooobo
Ne kadar gürültü çıkartırsa o kadar
“ses getirdiğini” zanneden bir şehir…
Siyasi gürültü, ekonomik Şamata, düpedüz çığırma…
Gitgelleri düşersek, bir buçuk ayım
geçti İstanbul’da… Ankara’ya kesin dönüş yapmanın sabırsız heyecanı içindeydim, kara haberi Ankara temsilcimiz
Sedat Ergin’den aldım.
Doğma-büyüme İstanbullu ailelerin
sayısının 200’e indiği Dersaadet’in alışkanlıkları Ankara’ya taşınmış… Eşiyle,
kardeşiyle beraber sakin sakin yemek
kendisine “müzik
süsü” veren bir gürültüyü dinlemek zorunda kalsam, ben de uyuyamazdım…”
Haaaa! Az kaldı unutuyordum… Eski “ohâl”, şimdiki “İstanbul” valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun İzmir’e tâyini söz
konusu… Muhterem eşi, “Ben İzmir’e
gitmem, kendisi hafta sonlarında geliı”
demiş…
Kozakçıoğluhun kadersizliği “kulak
alışkanlığı”… Nereye gitse “gürültü” peşinden geliyor. Azıcık ıstırabı da İzmir
çeksin…
GÜRKANDAN KoALisvoiıu BOZMA rısııoioi…
GEN &İDNCE
AızıéAbAsLAiêırxl
YA KALEVı
MKARLARSA…
Kadınlar önde gider
ASININ Genelkurmay Başka lamayacağını öğrenince, Muittin Fisunoğlu’nun eşi isyan etti:
“Hakkımız olan lokmayı, ağzımızdan
değil, midemizden çekip aldılar…”
Kocasının tâyininin İzmir’e çıkabileceğini duyunca, Hayri Kozakçıoğlu’nun eşi tavır koydu: “Ben İstanbul’u çok seviyorum, kendisi gitsin,
ben burada kalacağım… Hafta sonları
izinli çıkar…”
Kocasının SH P-CHP-DSP “birleş-_
me f0rmülü”nün başına çağrıldığını
öğrenince, Bülent Ecevit’in eşi feverân
etti: “Önce eski günahlarını temizlesin, sonra düşünürüz…”
Kocasının (imam nikahlı) öbür
dünyaya intikâline sinirlenen Hülya
Sözer kadere isyan etti: “Bizi nasıl bırakıp gidersin…”
Kocasının Ankara’yı (ve devlet dairelerini) mesken edinip tekrar iş bitirmeye başladığını öğrenen (ve bu konuda çok üzüldüğünü yakınlarına hissettiren) Tansu Çiller genelge yayınladı: “Kendi soyadımı veya eşimin eski
soyadını kullanarak iş bitirmeye çalışan kim varsa, kulak asmayın, kapı dışarı edin, gitsin… Ben kefilim…”
Orijinal bir bağlama cümlesi bulmaya çalışıyorum…
Güneşin altında, beynin içinde bin
yıldır yeni bir şey yok… Galiba Aristophanes söylemişti: “Kadın ı-ıhh derse!”
BAYRAM MERAL
ŞEMSI DENIZER
KTİYLE yapılmış olanlar, ileriVde yapılacakların teminatıdır.
Türk-iş genel sekreteri Şemsi
Denizer, kendisini dok işçisi (Nalesa)
zannedip, Z0nguldak’tan Ankara’ya
yürümeye kalktığında yazmıştım…
“Türk-İşin koyduğu son eylem, mevcut hükümetin izniyle gerçekleşen
1961 Saraçhane mitingiydi. Nefesleri
kesilir, yürüyüş yarım kalır. Kaldı ki,
Z0nguldak’tan Ankara’ya gemi işlemez…”
Tam yarı yolda Yıldırım Akbulut (o
zaman başbakandı) çıktı karşısına…
inandırıcı konuştu. “Pabuçlarını eskitmeye değmez, sana Jaguar yakışır…”
Yüz seksen derece tornistan…
Türk-İş genel başkanı Bayram Meral’dan biraz umutluydum… Kükredi:
“Genel grev yaparım!” i Mayıs’ı kutlayamayan bir örgütün nasıl genel
grev yapacağını öteden beri merak
ederim, ama, sesimi çıkarmadım…
Çiller posta attı, “sendikacı” arslanlar kükredi, sonunda sulh olundu.
Sendikacıların içine sindi, hükümetin içine sindi. Darısı .işçilerin hazım sistemlerinin başına…
OKUYUCUDAN ÖZÜR…
Yazarımız, yıllık izninin bir bölümünü
gazetede kullanacağından, yazıları
maalesef devam edecektir. Özür
dileriz…