Dedi mi, demedi mi?

RDAl. bey son günlerde dağıtmışa
benziyor. Lozan Barış Antlaşmaı’nın 70’inci yıldönümündeki Livaneli konserinde kravatı attı, yakabağır
açık vaziyette tempo tuttu.

Ağlaşıp sızlanan SHP’lilere, “Sosyal
demokratların bütünleşmesinin önündeki engel bensem, buyurun, ben çekiliyorum, toplayın, toparlayın bakalım…” diyor.

Tansu hanımın
gitmediği’ düğünler- p u
de, nikâhlarda, ni- Üwıüışlotêpêıllîlfîıclıll
şanlarda, Sünnetlerde, güleryüzüyle,
Deniz Baykal’la halvet oluyor.

Tansu hanımın
ağlamaklı “Bizi bırakma!” çağrısına,
“Bu şahsi bir karardır, Eylül kongresinden sonra, yalnız
SHP genel başkanlığında değil, kabinede de yokum!” diye kestirip atıyor.

Ama, en önemlisi, “SHP koalisyona
ortak kaldığı sürece eriyor. Siz ne dersiniz?” sorusuna, ”Erirse erisin!” cevabını
veriyor.

Erirse erisin!

lsmi lâzım olmayan bazılarının tahta
tüfekle kommen oynadıkları dönemde,
Erdal beyin babası, silahla cumhuriyeti
kuran ekibin iki başından biriydi. Altmış
yıl sonra ellerine sahici silah geçen 0
beş kişi, Erdal beyi veto etti.

Ellİ-DAL BEY!.

. . lS
DEIJI MI. DEMEDI

Bllğhkwokêuçl_ ‘

urthqn FISEK

ıvı?,

O günü unutmadı Erdal bey…

Yakınları, “Babamın kurulmasına
katkıda bulunduğu o cumhuriyeti de,
partiyi de bunlara yedirmem!” diye sinirlendiğini, sesini yükselttiğini söylerler.

O miras için ”Erirse erisin!” dediğine
inanmıyorum Erdal beyin…

Ama, demiş…

i**

Gelelim ikinci

‘ noktaya… Nasıl demiş?

Erdal beyin psikolojisini anlamaya
çalışıyorum… Arada
teorik fizik tahsili
yapmış olsa bile, politikacı, beşikten musallâ taşına kadar politikacıdır. Denizlerin dalgalanarak durulacağını bilir. Köylü kasketlerinin giyilerek yıpranacağını

çok daha iyi bilir.

Eylül’de sosyal demokrasiyi_ dalgaIanmaya, yıpranmaya bırakıyor Inönü…
Uçün birini bulmak yerine, üçü bir etmeyi planlıyor.

Çok yakın bir başmüşavirinin kulağıma fısıldadığı deyimle, “Pembe Köşk
parsellendiğinde mütevazı bir köşktü,
şimdi gökdelenler yülseldi…”

Sizi bilmem, ama, lnönü’yü (mahdum olanı) izlemeye devam ediyorum
ben…

~ ORMAN ,
YAMGIHI lıı

CRM
?AKANLI l

T.C. KANUNU
RMAN bakanı Hasan Ekinci’nin
eykoz Çavuşbaşı köyünde 2 milyon 300 bin metrekarelik Saip
Molla ormanında yüzde 11 .hissesi olduğu, 1987 yılında müteahhit Ismet Acar’la
alışveriş sonucu 41.602 metrekarelik bir
alanı taht-ı muhafazasına aldığı haberi
bomba gibi patladı.

“Ismet Acar” ismini duyunca heyecanlandım. Yirmi yıl önce gariban bir sendikacıyken yirmi yıl sonra 1.452 villa inşa
edebilen bir müteahhit olmasına sevindim. Darısı Şemsi kardeşimizin başına…

Neyse, lâfı uzatmayalım… “Her şey
kanunlar dahilindedirl” demiş Acar…
Uluç Gürkan sözlü soru önergesi ha
zırlıyormuş… –
Ilk sorusu da şöyleymiş… ”Türkiye
4 Cumhuriyeti hangi kanunlarla yönetiliyor?
T.C. kanunları mı, orman kanunu mu?”

HASAN EKİNCİ

Basın toplantısı düzenleyip orman
köylüleriyle işçilerine bir trilyon liraya
yakın teşvik kredisi vereceğini söylediğin gün, Hürriyet’in bombası patladı:
“Orman Bakanı Orman Yağmasında…” Minik kuşunun fısıltılarına, belgelerine bereket, böyle şeyleri bulup
çıkarır Emin Çölaşan…

“Bakalım, ormanla ilgisi orman
yağmasından gelen bakan Hasan Ekinci buna ne diyecek?” diye beklemeye
koyuldum.

“Basın meseleyi abartıyor, 800
metrekarelik bir orman alanına sahibim!” demişsin…

Yalancının mumu tapu kayıtlarına
kadar yanar.

Ekinci’nin tapulu ormanı 41.602
metrekareymiş…

“Size aslâ yalan söylemeyeceğiml”
diye ilk ağzını açan Çiller’in ”azil” mekanizmalarını işletmeye başlaması gerek… Tabiî, Osman Unsal`ın hazine
müsteşarlığına tâyininde ortaya çıkan iş
ortaklıkları yoksa…