Devlete güen , gerisini merak et sen…

Kurthcın FISEK

Devlete güven,
gerisini merak et sen…

Bayar, Urgüp’teydi hafta sonu…

HHA’yı bildiği için Türkiye’nin
her yerinde herkesi (neredeyse) bilir. Urgüp belediye başkanlığını sekiz yıldır
yapmaya çalışan Kürşat Numanoğlu’na
uğradı, hatırını sordu, bir vurdu, bin ah
dinledi.

__ Gözde turistik mevkîlerimizden olan
Urgüp’ün belediye başkanının başı,
TURBAN oteller zinciriyle dertte.

Aslına bakılırsa, yerel yönetimlerin
hepsinin başı devletle, merkezî hükümetle dertte… Olmasın mı? Biri SHP’Ii,
öbürü DYP’li… Koalisyonun böylesine
dert yakışır.

HÜRRİYET dergi grubundan Sezai

***k

Olay ayniyle vâkî… Yani, abartmıyorum…

Ürgüp’teki süper lüks turistik otelinin
su borcunu ödememiş TURBAN… Ç0«
cukluğundan beri turizmcilikle içli-dışlı
olan Numanoğlu, önce otel müdürüne
gitmiş, “dostâne” şekilde ağlaşmış, sızlanmış… Otelciden tık yok, para da yok…

“Bak kardeşim, burada belediye hizmeti vermeye çalışıyoruz…” demiş,
“Sen su borcunu ödemezsen, belediye
gelirlerimin dörtte biri gider, biter, tükenir. insaf et…”

Kapik çalışmamış…

Aslında atla deve değil… Trikocuların,
kumaşçıların, iplikçilerin trilyonlar taktığı
devlet kuruluşlarının kesesinden yarım
milyarlık (500 milyon Türk) çıkacak…

Yine tık yok, üstüne üstlük mahallî
basın belediyeye yüklenmeye başlamış…

“Gerekirse, Çankaya’ya çıkar,
Köşk’ün önüne çadır kurar, paramı isterim!” diyormuş Numanoğlu…

***k

Niye Köşk de, ”iktisadî sorumlu” ko- ş

nutdeğil?

Efendim, TURBAN genel müdürü,
aziz dostum Omer Bilgin babanın zor
gün evlâdıdır. Ayrılmadı yanından…
Ovmek gibi olmasın, zarar eden (kronik
şekilde) TURBAN oteller zincirini mütevazı kâra geçirdi. Kendi deyimiyle, “Tatil köylerindeki kırık tabakları Japon tutkalıyla yapıştırıp tekrar turist sofralarına
koymak sûretiyle…”

O tasarrufun bilançosu 300 milyon
liraydı. Su borcu ödenebilirdi.

Bankerlerimizden birinin dublörü
olan bakanlarımızdan biri de, borçları
yüzünden yurt dışına çıkartılmayan beIediye başkanlarımızdan birinin seyahat
yasağını kaldırırdı.

4 « ,mama,

I ,

am&

İzmirlioğlu TBTvi
nasıl kaybetti?

AKANLAR kurulunun onayına suB nulan üç TRT genel müdür adayın
dan biri Kerim Aydın Erdem’di.
Genel müdürlüğüne kesin gözüyle bakılıyordu. Turgut Ozakman’ın “Kurtuluş”
dizisine yapılan harcamaların denetlenmediği, KIT komisyonunca ibra edilmeyen tek TRT genel müdürü olduğu kulislerde fısıldanınca, şansını kaybetti. Babanın ısrarlı isteklerine rağmen…

Akın Izmirlioğlu ikinci “kuvvetli”
adaydı. Biraz MHP’li, biraz AP-DYP’li,
biraz SHP’li olduğu biliniyor, Aydınlar
Ocağı ve Tunca Toskay’ın destek verdiği söyleniyordu. Seçilmesi kesindi, ama,
dedikodular ayyûka çıkıverdi. Emlakbank’ın dolandırıldığı sıralarda,_Kemal
H0rzum’un koordinatörüymüş lzmirlioğlu… O da gidivercli son anda…

Prof. Dr. Tayfun Akgüner’e söylenecek pek bir şey bulamadı kimse… Hukukçuydu, iletişim bilimleri fakültesine
dekanlık yapmıştı, elektronik yayıncılıktan pek anlamasa bile, uzun boylu siyası’ taraflılığı yoktu, eğilimlerini sandıktan

sandığa belli ederdi. O kazandı. Tek
atın koştuğu yarışta kaybetmek için bacağın kırılması gerekir. Bir önceki TRT
genel müdürü seçiminde tek oy alamamıştı, bu sefer neredeyse tulum çıktı.

Dalgalanan, çalkalanan, Bizans labirentlerine on basan Ankara’dan bürokrasi manzaraları… Her şeyin (ve radyotelevizyonların) özelleştirildiği bir ortamda, son kalan devlet kalesinin kalebendi
olmak “zor zenaat”… Allah kolaylık versin Akgüner dostuma…

MEHMET GAZIOGLU

İKI gün arayla aynı kişiyi elektrikli
sandalyeye oturtmak hoş değil, bıkkınlık verir, ama fazlasıyla hakkettin…

Saç-bıyık kuaföründen belli, gâvurların narsist, Tophaneli kardeşlerimizin aynacı dediklerinden birisin…
Olabilir. Imaj değiştirmeye kalkışan
politikacıların vakitlerinin çoğu ayna
karşısında geçer. Ama “Yakışıklı değil
miyim? Neyim var Allaaşkına?” demenin anlamı yoktu.

Yeni gelen bakan eski bürokratları
sevmez… Kuraldır, seleflerine haber
sızdıracaklarından şüphelenir. Bütün
üst bürokrasiyi hallaç pamuğu gibi atmanı da yadırgamadım. Gelelim takıldığım noktaya… Fahri Oztürk’ü
müsteşarlıktan alma gerekçen gözümü çıkardı, dudağımı uçuklattı. Sıvas
olaylarıyla ilgili zannetmiştim, sesimi
çıkarmayacaktım, meğer değilmiş…

DYP ilçe örgütünce şikâyet edilen
Şuhut kaymakamını görevden almasını söylemişsin… Müsteşar da, kibar bir
şekilde, kaymakam tayinlerinin öyle
“cart” diye, ceffelkalem yapılmayacağını, yapılamayacağını söylemiş. Sen
de, “Ya kaymakam gider, ya sen!” demişsin… Müsteşar gitmiş sonunda…

Şimdi geç aynanın karşısına, gör
koalisyonun hâlini…

“Bilginin bittiği yerde hayal gücü
başlamasaydı, bilimsel gelişme
olmazdı.” (Albert Einstein, 1918)