nönü nereden nereye koşuyor?

Kurthcın FISEK

İnönü nereden nereye koşuyor?

o NÖNÜ’nün nereden koştuğu belli… 1926 yılında Pembe Köşk’te doğdu, bir süre

onun bahçesinde çelik-Çomak oynadı, çember çevirdi. Başını kaldırıp
pencereden içeri baktığında, babasının Türkiye’yi (ve insanlarını) nasıl
yönettiğini gördü, öğrendi.

Siyasete ısınmadı, ısınamadı. Teorik fizik ihtisasını seçti, satranç oynar oldu. Vallahi de, billahi de, söyleyenlerin yalancısıyım, dalında dünyanın en önemli beş adamından biri
oldu. 12 Eylül darbesi olmasaydı,
anasının ak sütüyle, alnının teriyle

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve’

Kültür Örgütü UNESCO’nun başkanı
olabilirdi.

“Arkamdan iteklediler!” dedi siyasete başlarken…

SHP’nin (devamlı ad değiştirdikleri için dün tam adı’ neydi, yarın ne
olur, bilmiyorum) kurmayları kurnazdı. “Safoşu bulduk, onu öne çıkarırız, biz keyfimize, hizbimize bakarız!” dediler. OR-AN’daki (Ecevit
de orada oturur, Baykal da) hesap
Pembe Köşk pazarına uymadı. ?Bizim fizikçi” birini yaya bıraktı, öbürünü iki kere su içmeye götürüp yağmurlu günde susuz bıraktı.

Rakiplerinden biri “büyük bir özveri” örneği gösterdi.

Şart edatı (ise) kullanarak, sosyal
demokrasinin bütünleşmesi için, gerekirse, liderlikten ayrılabileceğini
söyledi.
“Bizim fizikçi” öyle değil… Eylül
vâdeli “ayrılık senedi” verdi. Dolanıp iki puanı da aldı, sayı tuşu da
yaptı.

***k

Benim bildiğim İnönü ailesi sözünden dönmez… _

Benim bildiğim Inönü ailesi hesap-kitap yapmadan siyasetten çekilmez…

Danışmanlarına soruyorum, Erdal beyin “siyasetten ayrılma” kararına akıl-sır erdiremiyor hiç biri…
“Yakın mesâi arkadaşlarıma soruyorum. Verdikleri cevapların özeti
açık… Olup bitenlere kafaları basmıyor.

Benimki_ belki fantezi, belki
komplo teorisi…

Akademiklerin, gurbetçilerin,
köykentlilerin hâkim oldukları partiye dönmez…

llk seçimde yiyecekleri tokatta
da, hepsini toplar.

Niye mi? `

Bu kadar muhteris bir babanın
oğlunun bu kadar ihtirassız olması
Mendel Kanunlarvna aykırıdır da
ondan…

Kerim Avu_ın’ın
kadersizligi..

T eski genel müdürü Keı rim Aydın Erdem, TRT’nin
OR-AN sitesi yakınındaki
yeni tesislerinin ikinci bodrum katındaki mescidi açacağını, bütün
personelin orada bulunmasını istemişti. Cuma namazında…
_Sıvas olayları patlamamıştı.
lyi bürokr-attır, korktu, gitmedi.
Yarım saat sonra da, yerine Tayfun
Akgüner’in tâyin edildiğini öğrendi.
Kalıcı dostluklar değil, geçici ittifaklar vardır Türkiye’de… Bürokratlarımız ne zaman öğrenecek acaba?

ARAYA bol bol reklâm alacak kadar az konuşmana itirazım yok… Fırına simit almaya
gidip açma istemek ,zorunda
olanlar da öyle konuşur.

Tansu Çiller’e benzemeye
çalışmam da kınamıyorum…
”Güler yüzlü devlet” imajı yaratmak için, herkesin gülmesi,
gülemiyorsa gülümsemesi lâzım…

Bıyık tıraş tarzına itirazım
yok… Banker Kastelli’ninkini
hatırlatıyor. Para kaptırmadığım için mutluyum…

“Suçum yok, daha 18 saatlik bakandım!” demene yüzde
yüz hak veriyorum… Apansız
yakalanan herkes öyle der…

Ama, içişleri bakanlığının
dört bürokratını yemeni, yerken de yerin dibine batırmanı
içime sindiremiyorum… Bürokrat bakanın gözünün içine
bakar, ne dediğini şıpınişi anlar… Senin ne_ dediğini anladılar, sustular… Günahları bir tek
o mu?

“Bugün dündür… Sebebi
bilirsen sonucu görürsün…”
(Henri Bergson, 1890)