Deve sabrı, devlet sabrı…

Kurthcın FISEK

Deve sabrı, devlet satırı…

EVLETİN sabrı, devenin
Dsabrına benzemez…
Devletin üç kolu vardır. Bürokrasi,
daim* ordu, siyasî polis… Bürokrasinin
görevi, devletin normal günlük işlerini
yürütmektir. Ağır-aksak yürütür, “bugün git, yarın gel” der, bazen vâdeyi
uzatıp bugün gidilip 500 gün sonra
gelinmesini bekler,
ama, hasbelkader
gider, işleri yürü
tüp bitirir.
Siyasi polisin
görevi asayiştir.

Yani, sabahın köründe nâra atan
sarhoşları yakalayıp sade vatandaşların uykusunu garantileyecek istihbaratı yapar, devlete, millete ve bu
ikisinin beraberlikbütünlüğüne kasıtta bulunanları tespit eder. Gerisi düz
polisin görevidir.

Daim^ ordunun görevi devamlıdır.
Dış düşmana karşı korur milleti… Toprak bütünlüğü (“üniter devlet” diyorlar
galiba) esastır. Bazen içe dönük müdahalelerde bulunur, sivillerin özlük
işlerine karışmasından hoşlanmaz,
“koruma ve kollama” bâbında sivillerin yönetimine karışır, ama, ata yâdigârıdır, kurtuluş savaşı vermiştir, kimse
ses çıkarmaz…

‘A’ ‘A’ i’

“Kuvvetler ayrımı” denildiğine bakmayın… O Fransız ihtilalinden kalmaydı, yani su içinde iki asır yaşında…

Yasama “şöyle yapalım, böyle yapalım” diye ahkâm keser, kestiği
ahkâma “kanun” denir. Yargı, kesilen
ahkâma düz vatandaşlar karşı çıkınca,
“hooopppp hooopppp!” diye dellenir.

Ya yürütme?
Bizim gibi devlet
terbiyesini, yönetim anlayışını
Fransa’dan alan
“Kara Avrupası”
ülkelerinde, yürütme organı,
devletin ta kendisidir. .

Bürokrasi…
Devletin merkezden tâyin ettiği,
güvendiği, inandığı memurlar…

Siyası” polis…
”Oralarda ne oluyor?” sorusunu sorup
cevabını alan “istihbarat ekibi”…

Daim^ ordu… Esas görevLdışa karşı
vatandaşı korumak olan, bir kısmı muvazzaf, öbürleri ihtiyat kişiler…

‘A’ i’ i’

Biri aksadı mı, öbürü, öbürleri tekler.

“Beni salı gününden sonra görün!”
diyen Tansu Çiller’e vâdeli senedim
var artık… Devlet devletliğini bilir inşallah!

. `x~ ş.

l

ENFLASYON HAZİRANDA BİLE NEFES ALDIRMAIVJI…

\_\\\

IMDAAA x. v
Benı ICLIWAIZACAIEğiIAZAIĞRKEK.

PARDOM KADIN…

Bunları
lıılıvıır muydunuz?

Kurban derilerini bağışlamak

çin Darülaceze ve Darüşşafaka’yı tercih edenler, l18’i (PTD aradılar,
kendilerine Şişli, Pendik ve Fatih din
okullarının numaraları verildi.

Van-hha’mızın bir haberi vardı
geçenlerde… İflas edip il özel
idaresine devredilen yün iplik fabrikasını
kurtarmak için, memur, işçi, muhtar ve
köy korucularının birer battaniye almaları şart koşuldu, parası stopaj usûlüyle
maaşlarından kesildi. Ev anahtarı, çadır
kapağı kalmadı, elektrikli battaniye verelim vaziyeti…

Almanya’dan bir okuyucumun
=-‘mektubu… ”Yeni hükümeti çok
beğendim… Elektrikli sandalye köşeni
kaldırıp ‘tekerlekli sandalye’ köşesi açsan daha iyi olmaz mı?”

“suçtan kim kârlı çıkıyorsa,
suçlu odur…”
(Fransız atasözü, on sekizinci yüzyıl)

SALMAN RÜŞDİ ‘ ‘HİNDİSTAN kökenli bir İngiliz vatandaşısın… Kristof Kolomb tabir edilen
zat bile, orasını (doğuyu) bulmak için
batıya gitmek zorunda kalmıştı. Müslümanlığı ne zaman keşfettiğini bilmiyorum, ama, cami duvarına işemeyi
âdet ‘edinenler gibi, tuhaf bir roman
yazdın…

Ozür dilerim, “Şeytan Ayetleri”
başlıklı kitaba popomu silmem…
Okuyan silsin, bana sorarsan, onu yayınlayan kitapçı utansın… Türkçesini
çıkarana da şaşarım… Tercümesi kötüydü.

“Aziz Nesin korsandır, benden kitabımın yayın hakkını istedi, vermedim, yine de yayınladı…” demişsin…

Tek taşla iki kuş vuracağını zanne
den a kurnaz evlâdım!

“Copyright” peşindesin, o belli…
Kitabının beşinci baskısının peşindesin, o da belli… Körükle gittiğin
yangınlara benzin bidonu dökerek
arpaları artırmayı düşünüyorsun, o
besbelli…

‘HumeynPyi sevdiğimi söyleyemem, ama, tokatçılardan, üçkâğıtçılardan nefret ettiğimi söyleyebilirim.
Şeytan âyetlerinden ben bıktım, 0 bıktı, bir sen bıkmadın… Uyuz İngiltere’de senin 68 koruma polisin var, S5
milyonluk Türkiye’de bizi meczuplarla münkirlerden kim koruyacak?