Devlet ya sever, ya döver!

NNELERİNE, babalarına, kızlarıAna, kızanlarına kavuşmak için
can atan 33 askerimiz öldürüldü.
Terhis oldukları için, kendilerini savunacak silahları yoktu üstlerinde… Niye Seçildikleri, niye öldürüldükleri belIiydi. Hepsi askerdi. .
Terörün, şiddetin hedefleri bellidir.
Devlet, kendisini korumakla görevli askeri koru

AMRN O” . İ
YALIM-JZE VlET ‘YINE ?élllîğlßm

Kurthan FISEK

Devlet va sever, ya döver!

kim olur.

Ama, karşısında bir başka mantık
var.

Cumbabanın bundan 22 yıl önce
özetlediği mantık…

“Devlet battı, batıyor!” diye eleştiriliyordu Demirel…

“Devlet gemi değil ki batsın!” diye
karşılık vermişti.

Devlet batmaz… Dengelere

maktan âcizse, ğfılêm” ”l CW’ bağlı olarak, ya dökimseyi koruya- ş ver, ya sever.
mal” ı Napolyon ka*** nunlarına (1804)
Altsız, üstsüz, göre kurulan devbikinili, yokinili, letlerde hep aynı
monokinili güneşlenmek için Türkiye’ye gelen Alman
turistlerin Antalya’da itibar ettikleri
yerlere bombalar
yerleştirildi. Hepsi
patladı, 28 kişi yaralandı, turistik rezervasyonlar iptal edildi.
Terörün, şiddetin hedefleri bellidir.
Ekonomi felce uğrarsa, devlet zaafa
uğrar. Turistlerini (iç-dış) koruyamayan
devlet kimseyi koruyamaz…
***k
Yukarıda iki örnekle anlattığım

l mantık, teröristin mantığıdır. Devlet ne

kadar çâresiz görünürse, duruma sokaklar, silahlar, eşkıya, zoıba, kabadayı ha

dır. Biz de öyle olduğumuz için, akılda kalsın, “devlet”
denilen şey, sevmeye değil, dövmeye dönüktür.
” Bürokrasi, siyasi
polis, jandarma…

Yani, sertleşmeye teşnedir. Sertleşmeye başladığı zaman da durmak bilmez… Vur dedin mi öldürür.

Bizim cihet-i askeriyede “Mustafa
Muğlalı Sendromu” olmasaydı, ya
emir-komuta zinciri içinde, ya sivil denetimde, yukarıdaki olayların misillemesi çoktan olurdu.

Eski teröristlere niye saygı duyduğumu yarın anlatırım…

aiız Teras.. i’
BıIZ DUZ

ÇİLLER, BİR MİLLETVEKİLİNİ İSTİFADAN VAZGEÇİRDİ…

AZI düşman çevrelerde “sarı gacı”
olarak bilinen sayın başbakanımız
tahsil-terbiyesinin tamamını Amerika’da aldığı için, Ingilizce düşünür, Türkçe’ye tercüme edip konuşur.
Tercüme hataları da epey oluyor bu
arada… . __
~”Kırat” diyecekti, Ozer Uçuran’ın (nee
Çiller) viski tercihlerini düşünerek “White
Horse” dedi. Etrafını isimlerini bile bilmediği bazı bakanlarla doldurduğu, hepsinin ismi de ya Ali, ya Mehmet, ya Hasan, ya Hüseyin olduğu için, Ebulfeyz Elçibey’e “Alibey” dedi. “Çekiç Güç” pazarlıkları yapılıyordu. ingilizcesi “Provide Comfort”mış…
Oyle dedi, herkes lügâta koştu. Onu tercüme etmeyip Ingilizce söyledi Allah’tan…
Tophane tercümesi, “Rahat et yavrucuğum”dur.
Benim bildiğim azıcık değişik… “Poised

Hammer” diyorlardı. Yani, kalkık çekiç”…
Kalkan iner, ama, nereye iner, onu bilemiyorum “bitürlü”…

Güııenuvu dedikoduları

ÖL, çarp, topla, çıkar… Yani, aritmetißğin dört işlemini yap, tezgâhı kapat,

260-265’le güvenoyunu al, götür. lkinci koalisyonun çetelesi (ve ceremesi) bu…

Acaba bu mu.?

Ali Şevki Erek ve Mehmet Ali Yılmaz’ın
“sıkıntılı” olduklarını duydum. Orta ve Kuzey-Kuzeydoğu Anadolu oylarına dikkat!
Ayrıca, “köken” itibariyle oralanna yakın
olan, ama, _C)rhan Keçeli’nin kontrol ettiği
zannedilen Istanbul’a dikkat!

Dün demiştim, tekrar olsun… Türkiye
parlamento tarihinin en belirsiz güven oylamasına gidiyoruz… ~

AIıskanIıkIar dile vurur… _

NECMETTİN CEVHERİ

ll ‘° LKEDE bombalar patlarken, bakanlık kavgası yapmak ayıptır!”
demişsin… Dediğin doğru da,
senin demen yanlış… Koalisyondaki DYP’li bakanlıkların pazarlığı yapılırken, “Fırat-Dicle” hattının doğusu benden sorulur,
orada 70 bin dönüm arazim var,
ayrıca da şeyhiml” demiştin…
Koalisyon bağlandı, Tansu hanım memleketin yabancısı olduğu için bazı şeyleri sormadı, soruşturmadı, tufaya geldi.
Bölgesel dengeleri gözetmedi, gözetemedi başbakanımız…
Bakanlar kurulunu ceffelkalem,
hasbelkader oluşturdu.
Bombaların patlaması normaldir. Patladığı yer önemlidir.
“Benden soruluı” dediğin yerde
patlamaya başlarsa da, ilk kurultayda hesabı sorulur.

“Muhafazakâr, eskisine olan
saygısından, yeni mehtaba
bakmaz ”

(Abraham Lincoln, 1857)