Avrupa’da dehçet saatleri

AVİMLER göçü alışkanlığı, dünKyanın dört bir tarafına dağıldık.
Lâf aramızda, bir kere gittik, ge
ri dğnmedik…
llk başlarda benimsenmiştik… Türkiye’nin gelişkin savaş sanayiini Almanya’ya aktarmak için Enver Paşa
ilk işçilerimizi göndermişti. Hepsi asimile oldular, orada kaldılar, sünnetli

oldukları için “Yahudi” sanılıp Hit-~

ler’in fırınlarında çoluk-çocuklarıyla
beraber yandılar, yakıldılar.

Ikinci posta guıbetçimizi 1961 ‘de
yolladık. Erhard’ın iktisad^ mucizesinin mimarlarıydı, temeltaşlarıydı 0nlar… Ucuz emek… “Kölenin tek hakkı, çalışma hakkıdırl” vecizesine uygun olarak, memlekette kalan annelerinden emdîkleri süt gurbette burunlarından geldi.

Bir bölümü asimile oldu, yani Almanflaştı.

Obürleri tüketim alışkanlıklarını,
gecekondularını oraya taşıdı. Ilklerine
ses çıkaran yok, ikincileri tepki çekince, kendi aralarında kümeleştiler.

Sonra da bölündüler.

Avrupa’da dehset

Kurthcın FISEK

“Kusuruma kalma abicim, ben siyasî suçluyum!” diyen herkese iltica
hakkı, mülteci sıfatı tanıdı Avrupa…
“Demokrasi” adına, bütün tarihi boyunca kendi ırkdaşlarından her türlü
demokratik hakkı esirgemîş olan Almanya bile bağnna bastı bunları…

***k

Kaya Toperi’nin fotoğrafına bakıyorum… .
Elinde M-16 deniz piyadesi (marine) silahı… Gâvur malı… Ust kısmındaki tişörtün ortasında ayı resmi…
Besbelli, o da gâvur mağazalarından
birinden alınma…

Silahlı siyasî mülteciler, elçilik,
konsolosluk, banka, havayolu irtibat
bürosu basıyor, bunları korumakla
görevli gâvur güvenliğinden kimseler
ortalıkta yok, büyükelçi pencereden
ateş açıyor, kendini savunuyor.

Türkiye’nin ciddî şekilde Avrupa
politikasını gözden geçirmesi lâzım…

Büyükelçilik binasını büyükelçinin kendisi korursa, ya kokuşmuşluk
vardır, ya kasıt…

ı

Bu Dseîswı Rû

zaÂRLA _
air: BENI Dséışrıızsmepı..
We& AVM! verene/ww

ıéı

YAŞAR TOPÇU
YÜKSELENLERİN,
yüksektekilerin elini, eteğini öpmek,
– ;çdüşmüşlere ‘_’Bu ç;
. . I V da benim hediyem
olsun!” diye tekme atmak, etnik hasletlerimizden
biridir. Sevmem, ama, sen istedin…

Özel radyo-televizyoncuların temsilcisi Osman Ataman’ı Ankara’ya çağırıp lâf anlatınışsın…
“Ben tekrar bakan olursam özel radyoların serbest
kalmasına garanti gözüyle bak…” demişsin,
“Ânayasa değişene kadar da bir şeyler yaparım…”

Yapacağını yaptın zâten… Ozel radyoları sus- ~
turrrıaya kalkişan sendin… Korsan yayın yapıldığında bağırıp çağıran sendin, mahkeme, hapishane, karakol tehditleri savuran sendin… Tek kelime
söyleyeceğim… Utan!

irısmııın
ulvi.
“I$$IZ”
OLUR?

OALİSYON
K protokolünün
kapalı kapılar
ardında bağlanan
en_önemli bölümü
”KlT’lerden kaç kişi
atacağız?” sorusunda düğümlüydü.
“Rahatsızlık yaratmayalım, re’sen
emekli edelim!” dedi Tansu… Monetarist iktisatçıdır, fakirin halinden anlamaz… “Yaş sınırına
bakmayalım, belli
bir süre memleket
hizmetinde çalışanlara yol verelim. Y-irmi mi olsun, yirmi
beş mi olsun?” dedi.
Fizikçidir kendisi,
zaman-mekân anlamaz… H
Ege Universitesi
öğretim üyelerinin
yaptığı bir araştırma
var önümde… lşsizlerin sâdece yüzde
3.9’u çalışmaktan
zevk aldıkları için işsizlik oluyormuş
Türkiye’de… Yüzde
9 civarında bir oran
“kerhen”, sırf ailelerini geçindirmek
için kendilerini çalışmak zorunda hissediyorlarmış… Geri
kalan yüzde 85’lik
kitle de resmen tem- ‘
belmiş…
işsizliği bilim
böyle açıklarsa, bilim kökenli _devlet
yöneticileri KlT’lerin
özelleştirmesinin sonuçlarını daha iyi
açıklar…

“Politikam,
yüzünden
değil,
gözünden
anlaşılır…”
(Lord
Beaverbrook,
l 946)