Yaşasın adalet!
Kurthcın FİŞEK
Yaşasın adalet!
‘° NCE Samsunspor, sonra
0 cimbom, sonrasarı kanar
yanın gözde topçusu, sahalarımızın ve sahnelerimizin güzide sanatçısı, altın, gümüş ve bakır pabuçların sahibi olarak lmelda Markos’un yakın takipçisi Tanju Çolak kardeşimiz “yııttL”
Toplu araba kaçakçılığından
dokuz yıl civarında bir hapis cezasına çarptırılmıştı.
Once “haberim yoktu” dedi.
Heyet yemedi.
Sonra suçu babasına yıkmaya
kalkıştı. “Ben o gün antrenmandaydım, babamda da zâten umûmı^ vekâletnamem vardı. Bişi olduysa o yapmıştır…”
Heyet üyeleri (dördü koyu Fenerbahçeli) “Anlat anlat, heyecanlı oluyor!” dedi, hukuk tarihinin
en zor kararlarından birini verdi.
Türkiye’nin en pahalı topçularından birine dokuz yıl hapis…
‘k i’ i’
Erdal beyin başkanlığında toplanan bakanlar kurulu, kaçakçılık
suçlarındaki “para cezasına dönüştürme” sınırını 30 milyon liradan, 565 milyon liraya çıkartıverdi.
Yani, birkaç parça Mercedes
kaçırmaktan mahkûm olan Tanju
“yırttL”
i’ *k ‘A’
Tanju’nun yatmayacağı belliy- ‘
di. Hatta, ilk mahkûmiyet kararının ortaya çıktığı dönemde, cumhurbeyimize (rahmetli olanı) akıl
bile vermiştim.
“Anayasımızın ilgili maddesine göre, devamlı sakatlık hâli
olanlara cumhurbaşkanımızın
özel af çıkarma yetkisi vardır…
Tanju herhangi bir maçta sakatlanmış gibi yapsın, tedavi için Avrupa’ya gitsin… Isterse dönmesin,
Lûmgozümyıemiyorsa ‘devamlı sakatlık
hâli vardır, artık top oynayamaz’
diye rapor alsın, dönsün, özel aftan yararlansın…”
i’ ‘A’ ‘k
Hiç beklemediğim, ummadığım bir şekilde, koalisyon pazarlıkları tekrar bağlanmış görünüyor.
Adalet tarihimize “Tanju Affı”
olarak geçen bakanlar kurulu kararı da bu arada çıkmış bulunuyor.
Topçuluğumuzun millî servetini kurtarmak için çıkartılmadı bu
kararname… Yargıya by-pass’tır.
iki ayrı dünya görüşünün uzlaşması için verilen bir tâvizdir.
Adliye koridorlarına bekliyoruz
herkesi… Tanju tantanasıyla gürültüye, gümbürtüye, tufaya gelmeyin… Kaçırdığının binde birini ceza olarak ödeyip mahkeme salonlarından kıskıs gülerek çıkanları
izlemeye devam edin…
DR. AHMH İMANÇER
AKADEMİK hayatının henüz başında
olan genç bir arkadaşımı elektrikli
sandalyeye oturtmak istemezdim…
Açık testide güneşe bırakılan üzüm
suyunun ergeç sirkeleşeceğini bildiğim-için, istesen de, istemesen de profesör olursun (benim gibi) nasıl olsa…
Bilimsellik kisvesi altında “Basın ve
özellikle basın fotoğrafçılığı ahlâkî s0mmluluğunun farkında değil!” diye,
abuk bir iddiada bulunarak ”doktoW
olmuşsun… Tıp doktorluğu değil,
abuk-sabuklara YOK sonrası dönem- _
de uluorta dağıtılan “fahn^” takımın- v
dan doktorluk değil… Cidd” bir iletişim-siyaset bilimleri doktorluğu… Fotoğrafçı arkadaşlar ne yapıyor.? Görüntülenmeye meraklı bazı zevâtın resmini çekiyor. Başka ne yapıyor? Görsel
malzemeyi anında okuyucusuna i_l_etmeye çalışıyor. Başka ne oluyor.? Uç
kuruşluk maaşlarından artırıp talcsitle
aldıkları makineleri, aksesuarları tepeleniyor, polisten yedikleri tekme, to
kat, sille, sopa, cop yanlarına kâr kalıyor. Niye? Başkalarının yediği herzeleri görüntülemeye çalıştıkları için… Yan`i vazifelerini yaptıkları için… Peki,
başkaları ne yapıyor? Malzeme yaratanlar var, tez yazıp doktor olanlar
var. Sözüm de cemaatten içeridir.
BEN YEMEK SECMEM…
NE PİQEİRSEMİZ VERİM
TANSU HANIM… `