Büyükşehirlerin altın anahtarları…
Kurthan FISEK
BÜYÜKŞEHİRLERİN
ALTIN ANAHTARLARI…
ha eski diye kimsenin elini öpmedim. Öpmem, öptüremezler…
Ben alt katlarda dolanıp dururken
sırf başkaları devletin üst katlarına tırmandılar diye kimsenin elini öpmedim. Öpmem, öptüremezler…
. Karınca kararınca bazı görevler
yaptım, bazı “devletlû” koltuklarda
oturdum. Benden daha devletiûları ziyarete geldiklerinde, “Amannn efendiiimmm! Hoş gelmişiniz, sefalar getirmişiniz!” diye kimseye yerimi vermedim, ya esas duruşta, ya elpençe divan,
mezartaşı gibi tepelerine dikilmedim.
Dikilmem. diktiremezler… Ziyaretçi ziyaretçiliğini bilsin…
Gelelim asıl meseleye…
Beldelerimizi ziyarete giden devlet
büyüklerine “şehrin altın anahtarını
vermek” gibi tuhaf bir alışkanlık peydahladık 12 Eylül sonrasında… “Fahn^
hemşehrilik beratı”nı anlarım, jesttir,
cemiledir. Ama, anahtar vermeyi anlamam…
Güzel bir Anglo-Sakson geleneğidir
bu… Her beldenin başına buyruk olduğu dönemlerde, İngiltere’nin şehirleri
yüksek surlarla çevriliydi. Kale kapılarında asma kilit vardı, kilidi açacak
‘SIRF nüfus kağıdı benden biraz da
anahtar belediye başkanının boynunda
asılıydı. Tanrı ömrünü uzatsın, kral,
kraliçe, falan, filan ziyarete geldiklerinde, seçilmiş belediye başkanı, boynuna
asılı anahtarı çıkartıp törenle devletlûya
verirdi.
Yalakalık olsun diye değil…
“Buraya ancak benim iznimle giriyorsun… Anahtan bendedur!” mesajını iletmek için…
t**
Doğrudan demokrasinin anahtarı
belediyelerdedir.
Ozal’ın zamansız ölümü, Demirel’in vakitsiz Çankaya’ya çıkışı, lnönü’nün beklenmedik devr-i saadeti, belediyeler için nimettir.
Bütün alacaklarını istesinler… Şantaj
değil mi, söke söke alırlar. Çöpler kalkar, yollar asfaltlanır, etrafa çekidüzen
gelir. Çankaya pazarlığının önemli bir
boyutu, belediyelerin ödeneklerinin
serbest bırakılmasıydı. İnönü trilyon istedi, Demirel çeyrek verdi, “Gerisini
sen hallet!” dedi.
– 1994 yılının Mart ayında yerel seçim var.
Ondan bir sene sonra da genel seçım…
e.. item..
(ŞLACAK,
Bir! BİLEN::
ıııııııııN__ıı_Ası _
NEREDEN OGIIENILİR?
İYELİM, koç-koyun sürünüz
D var. Birini seçip kurbarıedecek
siniz… Ne yaparsınız? Once yaşını öğrenirsiniz… Kurban kuralları açısından kesilmeye müsait mi, değil mi?
Peki, yaşını kestiremiyorsanız ne yaparsınız?
Hürriyet Trabzon büromuzdan Turgay İkinci enfes bir haber geçti: “Hayvanın yaşının kurbanlık olmak için
uygun olup olmadığını öğrenmek isteyen bir vatandaş, yaş tesbiti için, Trabzon’un Şalpazan ilçesi nüfus müdürlüğüne başvurdu…”
Nüfus müdürlüğündeki memurlarla
vatandaş arasındaki diyalog şöyle…
“Hayvanımın yaşını öğrenmek istiyorum…”
“Ne zaman doğdu?”
“Büyük oğlumun evlendiği gün…”
“O ne zaman evlendi?”
“Pek hatırlayamıyorum…”
Sonunda halledildi mesele… Me
murların birkaç saat zamanını aldı, _
ama, evlenme kayıtlarından çıkartıldı
hayvanın doğum tarihi…
ADALET REFOHMII
“DOLIIDİZGİNW
ÜSECCEL hırsızların, kapkaççıMların, katillerin kişilik haklarını
garantiye alan CMUK’tan sonra ikinci bir “adalet reformu” atağına
kalktı Seyû Oktay… Erzurum-hha’dan
Cem Bakırcı arkadaşımız, sosyal demokrasinin ufuk genişliğine ışık tutuyor.
o Tutuklu ve hükümlüler bundan
böyle devlet hastanelerinde parasız tedavi görecek… Yani, parası olmayanlar ölüme terk edilmeyecek…
9 Tutuklu ve hükümlülere yıkanmaları için bedava sabun dağıtılacak,
bu sabunların cezaevi personeli tarafından kullanılması önlenecek…
Nasıl reform ama?
“Politika bir sahnedir.
Yalnızca, bazılannın provaya
ihtiyaçlan var…”
(William G. Sumner, 1904)
ELEKTARIlKIl
m” E “’….~›, w
______ ını/
SÜLEYMAN DEMİREL
° yi konuştun, ”Arkama bakmayacağım!” dedin… Bülent Düzgit enfes
bir karikatür çizdi. Çankaya’ya hız
la tırmanan arabanın dikiz aynasından arkana bakıyordun… “Ben bakmıyorum, ayna bakıyor!” dedin…
Sen işin esprisindesin, ama, kuniltay
avlusuna bıraktıkların senden işâret
bekliyor. Babanın “ikili fonksiyon”
gördüğünü, 1 evlâtlarını himaye ettiğini, 2 annelerle halvet olduğunu bir
türlü anlayamadılar. “İşaret” bekliyorlar senden… Gözünün içine, eline
bakıyorlar. Sandalyeden bir an önce
inmek için, ya kaş-göz işareti, ya kaba el işareti yap bekleyenlere…
Memleketin sabrı taşacak…