Gelen gideni aratmaz!
Gelen gideni aratmaz!
UMHURBAŞKANLARIMI dün
C yazmaya başlamıştımWDolu” sayılabileceğim için yer kalmamıştı,
dört` numarada kalmıştım… Sabır ve
hoşgörünüze sığınarak devam ediyo
rum…
Cevdet Sunay’ı kimse cidd^ye almadı, Allah rahmet eylesin,
hakkında epey fıkra üretildi. Meselâ,
olimpiyat açış konuşmasını yaparken,
bayraktaki iç içe
geçmiş beş halka- ‘
rini savuşturdu, Cemal Tural’ı halletti. O
fıkraları kim üretiyoısa!!….. İltifat sayılmasın, ayağı en yere basanıydı.
Moskova’daki büyükelçilik günlerinde “Herkes telefonumu dinliyor!” diye paniklerdi Fahri Korutürlc…
Kenan Evren’in (halef) ne yaptıklarına,
ne dediklerine, ne yapacaklarına aldırmaz, sergilere, konserlere giderdi. Iki
hata yaptı. Saygıdeğer eşinin dolduruşuna geldi; kırk yıllık Türkocağı binasını
“Devlet Resim Müzesi” yaptı, Türkiye’de resim sanatı ziyadesiyle gelişkin
olduğu için yaptığı yerin önünden hiç
kimse geçmedi. Halefi mektup gönder-l
di, belki okumadığı için, işleme koyma
dı. Ama, hiç değilse, ambiyaıısı vardı.
Vallaaa, ne desem bilmem, kendisine hiç kanım kaynamadı. lçim
den bir şeyler söylemek gelmiyor, geçi
nız…
ß Hocam oldu Turgut Özal… “Rah
metli çok büyük adamdı, aaahhhh
aahhhhhh!” diyenlerin suya “bu”, yemeğe “mama” de
dikleri günlerde ta_
‘ nın bulunduğu ka- nımıştım kendisiğıdı “ooooooo” di- ni… Temsil ettiği
ye okumaya başla- zihniyeti sevmemıştı. 27 Mayıs ih- dim, ama, önce intilali olduğunda ge- sandı, sonra yetenelkurrnayın ikinci neklerimi takdir
başkanıydı Sunay… eden ilk devlet büHerkes gitti, o kal- yüğümüz… Ilk ünidı, üstüne üstlük versite günlerimde
DP’nin devamı Erdal bey çaktırdı,
olan AP’nin oybirli- baba çaktırdı, bir
ğiyle cumhurbaş- tek ondan sınıf geçkanı seçildi. Ta- tim. Daha kırkı zor
Iât’ın müdahalele- çıktı, gerisi bana
kalsın…
9 Geldik baba’ya… Fenerbahçe’deki
Oğuz-Tanju-Gerson kavgası devlet katlarında tekrarlanmadı. “10 Numara”yı kimse istemedi, kendisi “9 Numara”ya tav oldu.
Otuz yıl ewel hem yüzüne, hem arkasından “Morrison” diye bağırırdık.
Dediğimizi yuttuk, önce ‘Başbakanım”, sonra “baba” dedik… Insan da
alışır, dili de alışır.
Merhaba “cumbaba”… Arada, boş
zamanlarımızda sürç-ü lisan ettiysek (ve
bundan böyle edersek) affola!
Kuıthan FISEK
İNÖNÜ’NÜN VEKÂLEI’ DÖNEMİ BAŞLADI…
..or
k
DEVR MÜLK!
İ.
‘İÜd/.uvxîßl
cumhurbaşkanı mııamş
sıra ılanısmanlarıla l
AHMETIJ Özal zamanında Çankaya Köşkü danışmandan geçilmiyordu. Kendisi çok (ve sık) konuşmasına rağmen, sözcüsü bile vardı. Gelen haberlere göre, “Devletin müsteşarları ne güne duruyor?” demiş baba,
“Hepsi benim müşavirim zaten…”
Sizin anlayacağınız, sıkı hasat rüz
garları esiyor tepede…
Peki, 0zal’ın ölümünden birkaç gün
önce başdanışmanlığa tâyini çıkan Dr.
Hikmet Ozdemir ne yapacak?
Kırıkkale-hha’mızın haberine göre,
“başkanlık sisteminin faziletleri” üstüne
bir konferans vemıiş geçenlerde… lyi, fikirleri uyuşur, baba da onu istiyor zaten… Ama, konuşması bittiktensonra
ters bir soru gelmiş… “Demirel 0zal’ın
yerini doldurabilecek mi?”
Biraz kızarmış Özdemir… “Şu anda
işinden olmak istemiyomm, takdiri siz
lere bırakıyorum…”
r” “Dünün dağ-tepe
` eşkiyası, yarının
şehir kahramanı
olur…”
(Leslie Charteris, 1938)
NEJAT DAŞ
EZAEVLERlMlZİN ilginç bir
C düzeni var. Resm’ bayramlar
da kapılar kapalı, dini bayramlarda açıktır. “Açık görüşme”
yapılır. Tabiî cezaevlerimizdeki insanlık dışı vaziyetleri protesto etmek için “eylem” yapılmamışsa..-.
O zaman “görüşme yasağı” gelir,
kimse kimsenin elini tutamaz… Tutamadığı gibi, yüzünü bile göremez…
Birkaç bin ton uyuşturucuyla batan Kısmetim-î gemisinin sahibi
olarak cezaevine gireli şunun şurasında birkaç aycık oldu. Öbür mal
sahibi Derya hanım kızımızla, Bayrampaşa cezaevinde, özel bir odada, “uygunsuz vaziyette” basıldın…
Bir de sinirlendin.. “Ne kanşıyorsunuz lan! Parasıyla değil mi?”
Seyfi Oktayhn 546 gündür yapamadığı reformu tam yapmaya
başlamıştın, sevgilinden ayırdılar
seni… O Bayrampaşa’da kaldı, seni
Metris’e postaladılar. Hem senin
hesabına üzülüyorum, hem vizyon
sahipleri adına… Paranla yarattığın
reform hareketi yarım kaldı.