Apo, cenaze izni istedi mi?
ı ,ıs Nı-isan ıîs, Peîğînîı
A
Kurlhan F SEK
Aıııı, cenaze izni istedi mi?
‘ AZARTESl sabahı Ankara siyasi*
kulisleri şöyle bir dalgalandı.
Abdullah Öcalan, annesinin
cenazesine katılmak için, “T.C.” tabir ettiği hükümetten “serbest geçiş
izni” istemiş…
Haberi duyduğumda inanma
dim… Oluru yok… `
Ikinci bir kaynaktan geldi aynı
dedikodu… Takvime baktım, ters değil, olabilir.
0 Eazar günü ölmüş Üveys
Fakirin cenazesi tez
kalkar, zenginin cenazesi “katılım”
çok olsun diye birkaç gün morgda
bekletilir. Yani, pazartesi, bilemediniz salı günü kalkacak cenaze…
Türkiye’deki temaslarını bitiren Kuzey lraklı Kürt lider
(akredite) Celal “mam” Talabani
Şam’a uçmuş, Öcalan’la görüşmüş…
Pazar gecesinin ilerleyen saatlerinde, T.C. yetkililerine iletilmek üzere,
Ankara’daki temsilcisi Serçil Kazaz’a
telefon notu vermiş… “Mükemmel
bir örüşme oldu. Türkiye’deki
olum u havayı kendisine aktardım.
Ateşkes 15 Nisan’da bozulmayacak… bazı görüşmeler yapması gerekiyor…”
ß Ne görüşmesi?
Kim bilir!
***k
Yetrniş beş_yaşında şeker koması
na girip ölen Uv ‘ın cenazesi, doğup ü Şanlıurfa Halfeti i& inin Omerli öyünde toprağa
veril i.
_ Bin kadar kişi katıldı. Adana’dan
Ömerli’ye Cenazenin taşınması sırasında, yol boyunca çok sıkı güvenlik
kontrolleri vardı.
“Annemin cenazesine katılmama
izin verilmezse, kendime bir yol bulur, yine katılırım!” diye A ‘nun
söylediği söylenen Iâflar, sivi -askerf
kolluğun da kulağına gitmişti zahir…
Olay olmadı, Apo annesinin cenazesine katılmadı.
Yani, kulağıma gelen dedikodular
” os” çıktı. ‘
_ Ama, merak ettiğim iki şey var.
Apo hâlâ T.C. vatandaşı… Dahası (ve
yine bildiğim kadarıyla), hakkında gıyabi tutuklama kararı, yurda girip
çıkma yasağı yok…
d Pasaportuyla gelseydi ne yaparı ?
Yeğenbey Yahya’ya gösterilen
hoşgörüyü göstermezdik herhalde..
BÜLENT çiziyoı
YgığlAUı/Ãıl &En
DERKEN
heyenlanılı! o
bağlı halkları)
URK milletini (ve
T”standardize” eden TSE yine heye
canlandı. Kaç zamandır sesleri duyulmuyordu, duyulsa bile dinleyenleri yoktu.
Konya-hha’dan İsmail Oral arkadaşımız uğraîtı, didindi, sekiz yıl ewel prezeryatif boy arımızı standardize etmeye çalışan (ve başaramayan) TSE’nin son çabasını ortaya çıkardı.
“Pilot bölge” olarak Konya seçilmiş…
Gıda üretimi ve yemek yapan yerlerle
umûma açık lokantalarda, etli ekmekçilerde, aşevlerinde üretici-dağıtıcı personele “Eliza Testi” uygulanacakmış…
Peki, bizden kesilen vergilerden maaşları ödenen TSE (Tunceli-Sivas-Erzurum)
personelinin yaptığının ne faydası olacak?
Bölge sağlık müdürlü’ünün cevabı hazır… “Bö lece, vatandaş mız, hazır gıdada ve okantalarda yiyeceklerinin en
azından AİDS’Ii ellerden çıkmadığını bilecekler ve i eri_ rahat edecek…”
Türkiye’ e AlDS’li sayısı 80, virüs taşıyıcısı (pasif) 179…
Yani, onca farfaranın (”Çağın Vebası”
vs.) isabet ihtimali, taşıyıcıda 1 milyonda
4,Iölümcül hastada l milyonda 2 bile deği
Eliza Testi’nin maliyeti kelle başına 2
bin lirayla 2 milyon lira arasında değişiyor. Kim kimin kafasını kaça koparırsa…
Sâdece AlDS’lilere uygulansa para de
ğil… Herkese uygulanırsa adama sorarlar:
“Memleketin başka sağlık problemi yok
mu?”
YILDIR|M AKTUNA
Takvimlere (ve ebediyete) sığmayan sağlık problemlerimizi
“demokratik ve katılımcı” bir
platformda hâlletmek üzere,
“İkinci Sağlık Kongresi” toplandı.
Duyduğuma göre, tatsız geçmiş,
hır-gür çıkmış.. Sağlık sektörü personelini kapsayan demokratik kitle örgütleri (Ankara Eczacı Odası,
Genel Sağlık-Iş Sendikası, Sağlık
Eğitim Enstitüşü’nü Bitinenler Derneği, Sağlık ldarecileri Derneği,
Tüm Sağlık-Sen, Türk Hemşireler
Derneği ve Türk Tabipler Birliği),
bakanlık a hazırlanan “MegaProie”ye raberce karşı çıkmış…
En kızdıkları da, kongrenin açılış
slogarjıymış…
“Uçüncü Bin Yıla Hazırlanıyoruz!”
“500 + 500 + 500 + 300 =
1.800 hesaplarına tam alışmıştık,
karşımıza 1.007 x 365 = 367.555
çıktı…” diyorlarrnış… O karşı, bu
karşı, kim yapacak sağlık refomıunu?
.. .. öz i_
iyi sıçramalandır. Politi
kbıcılarınkı de öyle…”
(Mark Twain, 1904)