Devlet radyosu” dinleyin!

EVLETlN radyosu devletin
Döbür işlerine benzemez! Taraf
sızdır. Ayıptır söylemesi, devletten yana olmaz, ona karşı tutum
takınır.

Öyle yapar, çünkü, eli ve yüzü,
orası ve burası düzgün olanlar “görsel” medyaya plase edilirken, “münafık” (T DK. nifak

Kurthan F SEK

“neıııeı radyosu” dinleyin!

ama, o da, hayatında radyo dinlememiş… Devlet radyolarını hiç dinlemerniş…

“Veya” dinlemiş de, söylenenleri
duymamış…

Bugün Adalet Partisi’nin devamı
olan DYP varsa, “resnf” görünmekle
beraber 0 tarihlerde (12 Mart, 12 Eylül) “korsanlık”

sokan, aykırı) takı- yapan radyolar
mı radyoya gön- sâyesindedir.
derilir.

12 Mart’ta öyle iy**
Oldu. “Düzen mu
Sabahın körün- halifi” özel radde yatağından kal- yolanmız var.
dırılıp, televizyon- İşin garibi,
da, “Yine de şah- “düzen muhalitî”
lanıyor’ ama- devlet radyolarıaann!” diye ba- mız da var.
ğırttırılan Hasan l Radyoları
Mutlucan isyan açın, dinleyin,

etti: “Asker zoruyla, dürtmesiyle çığırtmayın bana!”

Kerim Afşar’ın, Bozkurt Kuruç’un
her ihtilal sabahı seslerini duymaktan
bıktım… Onlar da zâten bıkkındı.
“Karga kahvaltı ederken ihtilal anonsu yapmaktan bıktık!” dediler.

Yaşar Topçu diye biri var.

Telekomünikasyondan kendisini
sommlu zannetmekle beraber “mahdut mesuliyetli” olan biri…

Partisine (DYP) muhalefet ettiği
için özel radyoların üzerine gidiyor,

hepsi düzene karşı… Kimden yana
olduklarını anlamak istiyorsanız, fiil
çekimi yapın…

Basın özgürlüğü, ille de, kıl olmak, baba istememek değildir. Bach
istemek, Çaykovski, Mendelssohn
dinlemektir.

Özel radyoların hepsine özgürlük
istiyorum…

Ama, özgürlük isteyenler de, sabahları (uyanabilirlerse) TRT’yi, meteorolojiyi, polisi dinlesinler… Kulaklarının pası açılır!

BÜLENT çiziyor ş 5

ŞEMSİ DENİZER `
oku” Dönemin başbakanı Yıldırım
y s Akbulut’un dolduruşuna gelip ma
RANSAınIn Ankara Büyükeıçiıiği den işçilerinin _Zonguldak-Ankara
Fbasın müşaviri Nola geçen gün YürüYüşürlü Geredelde Yar?” brrakj
medisteydi_ parlamento büro Şefi_ tığın zaman tanımıştım Gerçı
miz Emin gezdirdi kendisini… benzermlrgr” warm** rk” Ükma’
TBMM basın bürosuna baktı, gazeteci- dmı amaı jşçr. 5′”‘r’ 5er’de”
lerle tanışıp konuştu, genel kurulu izle- umurluYduı Turlelşle genel Sekrerer
di, sonra kulise geçti. Yaprr __ __ y
. llk karşısına çıkan maliye nâzırımız Ararrrrlerrr’ karaYa **Yak bawg’
Sümer Oral oldu. Selis fransızcasıyla, Samsun’da Surlfdlii-_n __ __
Fransa’nın mali durumunu anlattı “ı MğYls Srlmbrl” Srlmbr” kut’
Oral… Mitterraııdün niye çuvalladığını rarraeak! _
Özetledi_ Nerede? Orası bıraz tartışmalı…
Tam o sıra, kabinedeki bir başka SaZe-“delerr” eşlrğlrldeı haller*
frankofonumuz, hükümet sözcüsü Akın delerle berarİer kFrlarrlaYa başla’
Gönen Slkıştırdl bas,” müşaviringn_ co_ mışsın… Resımlerın bıle var. Pavde Napoleon’a (1804) dayanan ve bi- Yordam ßaYramm kHrlUPI-Surjl_ OF’
zim de devraldığımız idanîhukûkî siste- Saarrer? sonra pek “’59” degllsmı
min niye çuvalladığını adamcağızın ama› Yme de kutlu °l5””l
anlayacağı dille izah etti.

Kültür işlerimize bakan Fikri Sağlar
girdi salona… Louvre müzesinin hem
iç, hem dış konuşlandırılmasının ne kadar yanlış olduğunu fransızca izah etti.

Emin arkadaşımızın dediğine göre, `
“kültürel şok” yaşıyoımuş Nola… Tür- “Zirveye çıkanlar aşağıya bakkiye’yi tanımak için Danielle hanımın malıdır. Tınnanmak için birilerine
niye Fırat-Dicle hattının doğusuna geç- basılır. Nefret, tavanda değil, tamek zorunda olduğunu bir türlü anla- bandadır…”

yarnıyormuş… (George Gordon “Lord” Byron,
Uzülmesin! O da değişecek nasıl 1811)
olsa…

fa_