Hükümette “bahar temizliği”!

HüIıümette “bahar temizIiği”!

AHDUT mesuliyetli (sınırlı

sorumlu) spor bakanı Meh
met Ali Yılmaz son zamanlarda çok sıkıntılı…

Kimi yakalasa ağlaşıyor: ” ‘ e
bir türlü intibak edemedim. Edemediğim gibi, iş hayatım da felç oldu. Şu
500 günlük dönemde, trilyonlarca lira kaybettim…”

Tamam, gırtlağına kadar borca girmemiş, daha bir sürü trilyonu var,
ama, 25-30 milyarlık vergi borcunu
ödeyemediği için iflas masasının ocağına düşen bir sürü işadamı-müteahhit ortalıklarda aç-setîl dolaşırken, birkaç trilyon da iyi para…

“Aslında paranın derdinde değilim…” diyor Mehmet Ali Yılmaz,
“Makam odama ‘rdiğimde, karalar
basıyor, elime ke epçe, ayaklarıma
pranga vuruluyor sanki… Fenalık geçirecek gibi oluyorum, kendimi dışarı
zor atıyorum…”

Böylesi ruh halindeki bir insan iştahtan da kesilir.

Küçüklüğünde “gürbüz çocuk”
yarışmalarında birincilik ödüllerini silip süpüren Yılmaz “muma dönmüş”
durumda… Hani, abartmış olmayalım, ama, basküle çıksa, ibre oynamaz, sıfırda kalır.

Türkiye’de “spordan sorumlu olmak” zor zenaat. Verem eder insanı…

0 2000 Olimpiyatları’nı büyük ih
timalle Çin alacak, bizim olimpik ‘
vuslatımız başka yüzyıla kalacak..

9 Sporumuzun hâli perperişan…
Futbol olsun, güreş olsun, gelen tokatlıyor, giden yatırıyor. Faturası da ba- ‘
kana çıkıyor.

0 On yıl öncesine kadar Türkiye’nin en büyük 10 yatırımcı devlet
kuruluşu arasında yer alan Gençlik ve
Spor Genel Müdürlğü’nün beş kuruşluk yatırım yapacak parası yok… Bütçesi kııpık koyuna dönmüş…

0 Ozerk futbol federasyonuna
uzun boylu söz geçiremiyor, teknik
direktörü bile değiştiremiyor. Efes’le
Eczacıbaşı’nın başarıları kulüplerine,
mili* takımların başarısızlığı kendisine
fatura ediliyor.

‘k i ‘A’

Neyse, geçen hafta yüzüne renk,
vücûduna kilo, kafasına ilham geldi
Yılmaz’ın… Dertli dertli makam odasını arşınlarken, halıdaki bir pütüre
ayağı takıldı. Yeniden döşetmek için
kaç para verdi, bilmiyorum, ama, haIılan kaldırttı, muska buldu. Bu gibi
işlerden anladığı için, bir kova su getirtti, muskayı içine attı, hem kendisinin, hem Sporumuzun bağlanmış karakaderini bozdu. .

Gazetemiz baskıya girerken, “Trilyonlanm kurtuldu, sporumuz kurtulgu!” diye bağırmaya devam ediyor
u.

Kurthcın FISEK ‘

/

BÜLENT çiziyor

:ûsm mısın’ DİYOR »z
“usTÜNDEKl mısın” DEMIYOR

ı /ý

Erken ölm_elı icin
gurbete gıdenler

ENDİSİ de bizzat (ve şahsen)

“gurbetçi” olan Türk-Alman
_. Sağlık Vakfı Başkanı, Glessen
Universitesi hocası Yaşar Bilgin Diyarbakır’daydı geçenlerde… Diyarbakırhha’dan Atilla Koılanaz arkadaşımız,
bütün gurbetçilere (ve oralara gitmeye
özenenlere) kötü haberi verdi. Bilgin’in bilimsel ağzından…

‘fOtuz mr gurbetçiyiz, ömrümüz on yı …”

Habere hayret ettim. Türkiye’de
kalıp sarılık, verem, sıtma, dizanteri,
ishal gibi çağdışı hastalıklardan ölmüyorıinsanlar… En medeıı^ sağlık hizmet erinden ararlanılabilecek bir e
gidiyor, sapırysapır dökülüyorlar. Nlşre?

BiIgin’in açıklaması net, sarih…

“Gurbetçilerimiz, önceleri, alışmadıldan teknoloji yüzünden, iş kazalarında olüyorlardı. Son zamanlarda
oranlar değişti. 1974 yılında kalp ralıatsızlıklanndan ölenlerin oranı yüzde 13’ken, şimdi yüzde 48’e çıktı. Et,
alkol ve sigara tüketimi arttı, stres arttı. Almanya’daki vatandaşlarımızın
10 yıl losaldı…”

Yani, biraz daha fazla yaşamak istiyorsan, otur oturduğun yerde…

` şakır-şakır konuşan (Fransızca, ln

GÖKBERK ERGENEKON v
Kim olduğunu biliyorum. BasınYayın ve Enformasyon işlerinden
sorumlu devlet bakanı… Eskiden
ne olduğunu biliyorum. Uç lisanı

gilizce, İtalyanca) bir hariciye
mensûbuyken “sûikast teşebbüsü”ne hedef olup DYP kunıcuları
arasına girmeyi “sağlık sebepleriyle” tercih eden biri… Şimdiki sıkıntını anlıyorum. Kırk yaşındasın, hâlâ bekârsın, evlenecek kız arıyorsun… Duyduğuma göre, galiba
bulmuşsun, kur yapmaya vakit yaratmaya çalışıyormuşsun… Ya siyaseti tercih et, ya evlenmeyi… ikisini
birden yapmaya da engel yok… O
zaman elini çabuk tut… Sorumlusu
olduğun sektör yangın yerine döndü. Köpelcsiz köyde çomalGız gezmeye teşne olanların sayısı arttıkça
artıyor.

“Büyük politikacı, asker ve devlet adamları,

olanlara değil, olmasını istedilderi

ne inanır…” (John Burgoyne, 1771)

Mlllll( lIII’ ıluzeltme
WELKİ gün elektrikli sandalyeye oturan üç numaralı
Özal’ın ilk ismi sehven “Yu
sufçuk” çıkmıştır. Doğrusu “Yu
suf” olup kendisinden (ve seçmenlerinden) özür dileriz…