Benim tiyatrolarım

Kurlhan F SEK

BBIIİIIİ tiyatrolarım

gili eşim kara haberi verdi:
“GAP turnesine çıkıyoruz…

Sen de gelsene!” ,
Nereye uğrayacaklarını sordum,
ağzından çıkan ilk kelime “Şanlıurfa” oldu, susturdum, gerisini dinle
B UNDAN dört yıl önceydi. Sev

Perde 1, Sahne 5 ı
– Henıleeettt! Hemleetttt!

– He babo?

– Ben senin babanin ruhiyeın!

– Hekket mi babo.?

– Guranıma heldcet!

– De babo! o

medim… “Yolla- – Hemleettt
mam, emekliliği- Hemleetttt! Beni
ni iste!’_’ dedim, vuran ernmindir!
“devlet balesinin – Vışşş kala
tek tek bütün sa- yüzüm kala! De
natçılarını orada hekket mi?
boğar, taşa tutar- – He Hemlelar…” ettt! Hekkettir!
Peşin hüküm- Bilesin, anani
lü olmayacaksın halleden de embu ölümlü dün- mindir. _,
yada… – Vııışşşş kala
Şanlıurfa spor vııışşşş! Ne idek
salonu üç gün babo?
dolup taşmış… ş Çekmecenin
Çok daha ikince gozinde
önemlisi, Anka- bir dabanca var
ra’nın, İstanbul’un görgüsüz burjuva
özenti lerinin alGine, her günkü 0 dört
bin izleyici, bitmemiş müziği “bitmiş” zannedip şakşağa başlamamış…
Icra bitene kadar beklemiş, sonra alkışlamış…

Müzik kulağının coğrafyası olmadığını o zaman anladım…

. *k *k i’

Hürriyet ‘üst yönetimi “Diyarbakır’a ‘diyoruz!” dedi, ” ran1 uygun o ursa, devlet tiyatrolarında eser
ızleyeceğiz…”

Eşimin GAP seyahatinden dört yıl
sonraki bir olay bu…

Işi komedyenliğe vurdum. “Hamlet oynuyorlar herhalde…”

dir Hemleetttt! Alasîn, emmini vurasin… Ananin namusi döşekte, benim
kanim yerde kalmaya Hemleeetttt!
Vur emmini… Vur da, topiginden
vur… Topikten yukarısînin cezası
ağırdir Hemleettt!
‘A’ i’ i’

Diyarbakır’a haksızlık ettim”. Tiyatro silme doluydu.

Yarın, öbür gün “Cez izhan’ın Bisikleti” başlıyor. O da do u olacak…

Antalya devlet tiyatrosunun açılışı
yapıldı, yer yoktu.

Şanlıurfa, Diyarbakır, Antalya…
Peşin hükümlü olmayalım… Güzelin,
güzelliğin, kalitenin her yerde devamlı müşterisi vardır.

Zîşîêî-»Avâêléü ?f a”
ßAsıAbı

Bahar oııerasyonları
kuruaratla tuthul

AYIL Narmanlıoğlu (Erzurumhha) siyasi muhabirdir, ama,
“maç ısı” yazar. Yani, ömrü
futbol saha arının tribünlerinde geçmiştir, ama, topçudan, toptan arılar.

Olağanüstü hâl bölge valisi Unal
Erkan, mütevazı il valisi Mehmet
Ağar, asayiş bölge kumandanı Necati Ozgen, içişleri bakanı Ismet Se_zgin’in onuruna top oynamışlan; Ismet bey eski top bakanıdır, cemile
yapılmış kendisine…

Takım sağlam… Yaver binbaşıyla
beraber özel tim mensupları bütün
topları tutup ağalara atmışlar… Atılan
17 golün 4’ünü Necati Ozgen (asayiş bölge komutanı), 6’sını Unal Erkan (olağanüstücü), 7’sini Mehmet
Ağar (normal mülkiyeli) atmış…

ljlabereksikti.

Obür tarafa hayat (ve gol) hakkı
tanındı mı?

KÖKSAL TOPTAN

Mederı” bir insansın, ama,
yönettiğini Zannettiğin (onlar seni
yönetiyor) personeline biraz hâkim
olmanın zamanı geldi, geçiyor.

Etnik kökenleri tamamen
dışımızda olan Şah İsmail ve Topal
Timur “iade-i itibar” görecekmiş,
ama, Nazim Hikmet, henüz “Rus
vatandaşı” olduğu için, “Türk
cumhuriyetlerinin ortak dil ve
tarih yazımı” planından
çıkarılmış… Türk şairi mi, Rus şairi
mi sayılsınmış… Bürokratlarının
yaptığı komiklik, seninki trajikomedi…

Lâf aramızda, “Sovyet
vatandaşı” Elçibey Türkçe’yi
senden, bürokratlarından iyi
konuşuyor. Ama, sen daha
babanın gözünde “hain bir pırıltı”
bile değilken, Nazım vatandaştı.
Onun etnik kökenini yargılamak,
senin oradaki (maarif nezareti)
bürokratlara düşmez… Sana da
düşmez…

ııııuıacaıı ınillî
takımın hall?

lI.I.l takım rezil-rüsvâ vaziyetM te… Herkes üzgün, sanki 19
Mayıs evvelinde tersaneler işgal
edilmiş… Nurhan Demirağ dostum ortak üzüntümüzü dile getiriyor. Soru-cevaplı olarak…
1 Niçin gol atamıyoruz? Becerilcizliğin tercümesi “şanssızlık”…
2 Peki, gâvur beceriyor da, biz niye
beceremiyoruz? Efendim, “uyumsuzluk” vaziyetleri…

3 Kim kime or? Bizim takım

‘ devşirme, sağdan-so dan toplanmış,

kimse kimseye uymaz, uydurrnaz, uyamaz, uyduramaz…

4 Kim niye uyduramıyor? Ayağını
sallasan yabancı hocaya çarpıyor. Çekoslovak, Alman, Macar, Fransız, Gürcü, Azen^, Danimarkalı, Vanuatulu, Hırvat, Sırp, Bojnak… Hangi biri öbürüne
uysun, uydursun?

5 Fe az-Metin-Ali uygun, RıdvanTaniu-A o da uygun… Peki, ŞenolBirol-Gol niye olmuyor? Takımın malzemecisi değişmiş, kramponlu pamuçlar ayak sıkmış, topçu değil, kunduracı lâzım… _

6 Biz sâdece bize, kendimize benzediğimiz için, Bako, Czyrrruzzzvızzzytk
sayesinde neredeyiz, nereye gideriz, ne
oluruz? Olduğumuz yok, ama, dostlar
alışverişte, top sahasında görsün…

Altı tane yeter, değil mi?

Türkiye’nin yüzde 80 nüfusunun acil
problemini o kadar soruda özetledik,
verdiklerimize “cevap” diyorsanız helâl-i hoş olsun… Baba da fazlasını söylemiyor zâten…

sülıranlarımızı
sunuvoruz eteeemm!

N zevkle okuduğum gazetelerden

biri “Batman”… Yalanım yok,

Washington Post’u buldukçu okuyorum, ama, Batman’ı seviyorum. Ince
(ve kara) mizah yapıyorlar.

Beraberinde Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter, Emniyet Çenel Müdürü
Yılmaz Ergun, Ohâl valisi Unal Erkan ve
(de) Necati paşam_ olmak suretiyle Batman’ı teşrif eden Ismet abimiz konuşmuş… “Nevrutun olaysız geçmesinden
dolayı şükranlarımızı sunmak için burada iz…”

ylyi, kabul olsun… Ama, alttaki haber
kuyruklara teneke bağlıyor.

“Arefe günü ve bayramda meydana

elen olaylarda 3 kişi öldü, 1 kişi yamFandı. Cinayetler ideolojik bir yanı bulunmayıp sadece kan dâvâsıdır…”

“Bize ılan
haltsızlikfa bizim yaptığımız
halsızlık, aynı terazide tartılmaz…” (George Ade, 1930)