Emniyetçiler İnönü’den şikayetçi!

ZUNCA bir bayram tatili yaptı

Erdal İnönü… Rahmetli pederin
den edindiği alışkanlıkla, duymak istemediği şeylere kulaklarını tıkadı. Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda nelerin olup bitebileceği konusunda gazetecilerin sordukları sorulara “hııı-hııı” cevabı verdi. İstanbul
emniyet müdürü Necdet Menzir’e
kendi partililerince yöneltilen “yerinde
infaz” suçlamalarına, “Yaaaal Oyle
miymiş?” karşılığını yetiştirdi.

Daha önemlisi, özel radyoların kapatılacağı haberini öğrenince, kulaklıkla dinlediği transistörlü radyoyu kapattı.

Yani, memleketin asayişini (ve dolayısıyla polisini) ilgilendiren en önemli
üîğonuda, devletin polisinden yana
çı .

Ama, polislerimiz Erdal lnönü’den
şikâyetçi…
Hem de, hiç bir devlet büyüğümüzden olmadıkları kadar şikâyetçi…
***k

Ankara büromuzdan Saffet Korkmaz, tatil boyunca, Erdal beyin peşindeydi. Erdal beyi fazla konuşturamadı,
ama, bir vurdu, polislerden bin “ahhhaaaahhhhh” dinledi.

Kalkan’a gitmek için arefe günü karayollarımıza çıkmak cesaretini gösteren Erdal bey, “Eskort istemiyorum,
karşılama da yapılmasın!” diye rica etti. Dinleyen kim? Afyon’da yollar kesil
Kurlhcın F SEK

Emnivetciler lnönü’den şikâyetçi!

di, trafik felce uğradı. Arabasını durdurdu Erdal bey… Heyecanla kendisini
bekleyen valiyi pas geçip, ünlü el-kol
hareketleriyle, bekleşen vasıtalara yol
a .
Burdur yakınlarında eskoıtun arkasına takılmak zorunda kaldı, ama,
fans-kader-kısnıet, yanlış yola saptı pois arabası… Zamanlıca dönüldü, eskort
görevini devralan ikinci polis arabası
da yanlış yola saptı. Neyse, sağ-salim
varıldı Antalya’ya… “

Koruma polisi kanalıyla haber saldı
İnönü… “ilçelere gideceğim, ama, tepe lambalannızı yakmayın, siren mayın, ı ıklara riayet edin, trafîkteki
urdumıayın…”

Yıne dinleyen yok… Yanardöner te
, pe ışıklarını (ve kırmızı plakayı) gören

trafik polisleri, her seferinde kavşakları
kapattılar. Erdal bey de, her kırmızı

ışıkta arabasını durdurdu, ışıkların yeşi
le dönmesini bekledi.

Rahmetli pederinin de aynı keçi
inadı vardı.

Neyse, uzatmayalım, “sade vatan
” olarak bayramda çok eğlendi Er
bey… Ama, emniyetçilere de bayramlarını zehir etti.

Saffet Korkmaz arkadaşımız duymuş… Polisler aralarında konuşuyorlarrnış…

“Aman dikkat! Başırnızın tatlı belası sizin istikamete geliyor…”

Karar ııgrme
vetenegı…

ÜRK cumhuriyetlerinin “en büyük
satranç ustası” sayılan Aynur hanım (Sotieva) Ankara’ya geldi. Dâvet sahibi Erdal beyle satranç oynayacaktı, kendisini kalafata çekti, hazırlandı.
Ustalığı kendinden menkûl Aynur
hanıma sordular: “Hazır mısınız?”
Cevap geldi: “Hazınmm Erdal beyle
oynaşmak zevktir…”
Ankara büromuzdan Şaban Sevinç
rakip tarafa sordu: “Hazır mısınız?”
Erdal bey yan çizdi: “Satranç önemli
bir oyundur, karar verme yeteneğini geliştirir, muhtelif seçenekler arasında en
iyisini bulma yeteneğini kazandırır…”
Erdal bey iyi satranççıdır. Gazetemiz
baskıya girerken, Aynur Solîeva hanımla
oynaşıp oynaşmama konusunda henüz
kararını verememişti.

ı»- “Hızlı yükses’ / lenlere herkes
` imrenir. Oysa, en hızlı
yükselenler, toz, duman, saman ve

tüydür…” (Ring Lardner, 1921)

BAYRAM MERAL
Gazetelerden izliyorum… Keyif şekilde işçilerin işten çıkarılmasını engellemek için düzenlenen lLO sözleşmesinin T.C. tarafından imzalanmayışını hababam, debabam protesto ediyorsun… Insanca bir tavır…
Başında bulunduğun Türk-lş’in başından beri reddettiği l Mayıs’ı
“hasbelkader kutlamak” için örgütünü hazırlıyorsun… Aferin! Ama,
bir haber geldi kulağıma… Türk-Iş
teşkilat başkanı Sabri Ozdeş’in başkanlığında (Türk-Işte ayağını sallasan başkana çarpıyor zâten) güneydoğuya giden heyetin hazırladığı
raporu gazetelere “sızdırdığg” gerekçesiyle, sekiz yıldır Türk-Iş basın
bürosunda çalışan, enıekliliğine sâdece 1 yıl kalmış olan birinin işine
son vennişsin… Delil falan da yok
ayrıca… “İddia” var. Sendikacılıkla
“sendikalizm” farkı… Boş zamanın
olursa, ikisinin arasındaki farkı anla
tırım sana…