CMUK tamam, AMUK sırada!

GMlll( tamam,

MERlKNnın iki mili* spom vard_ır. Biri ambulans kovalama…
Öbürü doktor
Efendim, ambulansların canhıraş
siren sesleri duyuldu mu, bilcümle
avukatların kulakları dikilir. Ya trafik
kazası olmuştur, ya fenalık geçiren biri
hastaneye götürülüyordur. Siren seslerini takip ederek acil servisin kapısına
doluşur avukatlar… Hastanın (veya
ölünün) yakınlarına acil şifalar (veya
tanrıdan rahmet,

Kurthan FISEK

AMIIK sırada!

Aktuna’nın İstanbul’da “şeffaf ameliğat” yaptırdığını öğrenince, gülmeye

aşladım. Son on beş gündür olanlar
yüzünden hiç güleceğim yoktu, ama,
gülmemi, kahkahalarla gülmemi tutamadım.

Ameliyat Usûlü Kanunu (AMUK)
hazırlanıyorrnuş, ameliyathane duvarları camdan olacakmış, hastanın anası, babası, danası, dedesi, dadısı, kapıcısı, komşusu, bakkalı, avukatı, cimsavcısı ameliyat

. . ı ı 1.- V , ‘ . ..
topragına bereket) Fßgllgîgm Afâlßu?’ ları, tıbbi mudadıledıkten sonra, sug” şgyggpgggşnj, lîğlelerl Şeyrede”Dua edin de has- ;Amm çini; ..z bılecekmış…
tanız ameliyattan _ _ Niye? Doktor
sağ kınasın, dok- ` izlendiğini bilip
torân çuvalla sorumlu davrantazminat alırız!” Sin, hata Yapmademeye gelen sın diye…
kartvizitlerini elle- Niye? Sorumretutuştururlar. lu davranan dok
Birinci “spor” tor, haksız suçla
bim. Gelelim ‘ikincisine…

A m b u l a n s l a
acil servise gelen
hasta ameliyathaneye alı
doktor kâbusa girer.

Ya ölürse?

Hasta ölürse, aile sevinir, avukat
sevinir, doktor iflas eder, sürünür, yedi
ceddinin ödeyemeyeceği para cezalarına çaıptırılır.

Amerikan hukuku işte! Al doktordan, ver avukata, aileye…

***k

456 gündür az kullanışlı yeşil kart
ları dağıtmakla meşgul olan Yıldırım

l?

ndığında,

ınalarla okka altı.. na gitmesin di` i _ ye…
* * Sahne gözümün önüne geliyor. Kapıcının çocuğu
bağırıyor: “Doktor amca, koter-tamFon tutmadı, bir daha dene!” Dedeye ninede ağızbirliği… “Vallaaa, bistüriyi sağ eline alsaydı daha iyi olurdu…” Camlı bölmenin önünden geçen hastane park bekçisinin ekartör
kullanımı konusundaki yorumu…
” , sağ yap, azıcı so, tamam,
oîğallaıll, gir, gir!”

Bu hükümet beni öldürecek…
Bombayla değil, gülmekten…

81295 $UQ9U _
COK HÜZÜMLU BIR

ı cuMToıu,
n52 DAN ÇAL]

n:

PARCA

Kııııruinasvıına
hak, hizaya gel!

AŞBAKANIN görevi, bakanlar
Bkurulunu, bakanlıkları koordine
etmektir. “Bodrum Gönüllüler
Derneği” başkanı Saynur Gelendost
uýardı.
Ersin Faralyalı yeni konuşmuş…
“Gökova-Kemeıkök termik santralında dönüşü olmayan bir noktaya geIindi, müteahhidin hakkını vermek,
santralı üretime alnıak şart… Deneme
üretimi yapılacak, yani santralın bacası tütecek…”
Babası daha önce konuşmuştu.
“Çevre i korumak demokrasi kadar önemlıdir. Gökova’ya santral kurma kararı yanlıştı. Santrali durduracağım, ne olursa olsun, o santral çalıştırılnıayacaktır…”
Demeye dilim, düşünmeye vicdanım, aklım gitmiyor.
I h”Bişilerden” vazgeçilmedi inşala !

AHMET YUKSEL OZEMRE

Karadeniz Universitesi’nin düzenlediği “Doğu Karadeniz’de
Radyasyon ve Muhtemel Etkileri”
konulu sempozyumda kelâm buyurmuşsun… “Radyasyon konusunda sansasyon yaratılarak çay
ve fındık ihracatı baltalanıyor. Ben::: sağlık konusunda bir endişem

II

Y Ne profesörü olduğunu, nasıl,
ne zaman olduğunu çok merak ettiğim için sordum, soruşturdum,
araştırdım. Kimse bilmiyormuş,
unvanının kerâmeti kendinden
menkûlmuş…

Galiba nükleer fizikçiymişsin…

Teorik fizikçiden siyasetçi, mühendisten iktisatçı, asâkir-i mansûre-i muhammediyeden cumhurreisi çıkan yerde, nükleer fizikçi hem
tıptan anlar, hem dünya çay-fındık
ticaretinden…

Ayrıca, taşıdıkları “profesör” sıfatına (ve ilelebet devam edeceği
varsayılan iktidara) sığınıp, üniversiteye yazı yazar, bağımsız araştırma yapanların kovulmasını ister.

Emekliliğini aldın, rahatsın! Sen
gittiğin için, üniversite de rahattır
herhalde… Bari susmasını bil!

Emniyetin
Isl zor!

ON yinrıi yılda emniyet ilerin aklıSnı iyice karıştırmaya’ aşladılar.
Kim karıştırıyor?

Başka kim karıştırır? Elbette siyailer…

Tam iz üstündesin, ba bey konuşuyor: “Bana milliyetçilerin til olduldarinı söyletemezsıniz…” .

Peki, milliyetçi kalmadı, mümin ve
relim…

Yine büyüklerden açıklama… “Tetik
çeken pamıakla tesbih çeken el bir olmaz!”

l Başka kimse kalmadı, “solcu” vereım…

Dedim ya, kendi başına bırakılsa belki düzgün işleyecek olan emniyetin işine
karışan hükümetler, kafaları karıştırmakmn başka işe yaramıyorlar.

Emniyet genel müdürlüğünün “Terörle Mücadele Daire Başkanlığı”na istihbarat gelmiş… Türkiye’de 120 gizli
örgüt varmış, dinciler solculardan tehlike

Vay babam vay!

Dökümünü yapalım…

ı 74 sol örgüt

2 38 lslâmcı örgüt

3 6 ırkçı örgüt

41 Ermeni örgüt

5 1 adet hıristiyanlık propagandası

o
yapgahaggğki, Türkiye’de adı son zamanlarda çok edilen “PKK” ve “Hizbullah” nerede?

Efendim, onlar, örgütler üstü, altı veya arasıymış… Işine hangisi gelirse oradaymış…

Nasıl “duyum” ama?

Kalıahat “S”Ile
değil, “Fuel

ILLAR yılının dostu, can (ve spor)
Yarkadaşım Nurhan Demirağ’dan

uyarı aldım. Türkiye’nin başına gelen felâketler yüzünden kimsenin “S”
harfini suçlamaması gerektiğini söylüyor. Dediğine göre, ondan çok daha fazla, “T” harfi kabahatli…

“Telekız, Trafik, Travesti, Talabani,
TO, Türban, Terör, Tarikat, Tabu, Tuvaletteki Tosun, Taassup, Tütün, Telefon,
Terminatör, Tufeylı”, Tüccar, TRT, Toplu
Taşıma, Tıraşçı, T.L., Tabanca, Tüfek,
TNT, Tahtakale, Toz-Toprak, Tanju,
TEK, Tefeci, Terelelli-250, Tombala, T0to, Tüpgaz, Temel içgüdü, Toplusözleşme, Toplumsal Tepkisizlik, Takunyalı,
Tuzak, Tetikçi, Tipi, Tayfun, Tufan, Tekme, Tokat, Tokatçılık…

“S” gitti, “T ” gitti. Melânetten kurtulmak için Iûgat yakacağız galiba…

“İktidar sar
hoşluğu eçi
` cidir. Ayı ma-`

Lanı ayıltırr…”

(Bertrand Russell, 1944)