Devlet aldı götürdü, yakamadan getirdi!

°° NİVERSİTEDEN kovulduğumda, “Yorgun Savaşçı” yakılmak
üzereydi.

“Aaahh aaahhh!” feryat-fîgânı
içindeydi herkes, “Güzelim Elm yandı, kül oldu, gitti!”

“Meraklanmayın, telâşlanmayın!”
diye teskin etmeye çalışmıştım sanat

Kurthan F SEK’

neıılet aldı götürdü, vakamadan getirdi!

re… “Hani yakıldıydı? Nereden çıktı?”
Yetkili ağızların alay edercesine cevabı… “Devlet getirdi!”
Peki, neredeydi?
Yine cevap… “Devlet bilir, devlet
alır,” devlet geri verir!”
***k

severleri, “Devlet Türkiye’de on
kitap da yakar, yıldır ha yakılan,
film de akar, ha yakılacak olan
ama, evlâdiyelik (ve sonunda buluolarak, bir – nan) yorgun sasını mutlaka ı vaşçının kim olyar, mahfuz ve duğunu merak etmuhkem bir yer- miş olabilirsiniz.
de saklar…” ismini söyleyelim.

Gel zaman, git Osmanlı’nın yezaman, git Evren, nik düştüğü savaşgel Ozal, daha da larda büsbütün
gel Demirel, dağ- bitkin düşmüş,
taş arandı, tarandı, ama, şahlanıp
“Yorgun Savaşçı” Anadolu hareketibulunamadı. _. _. : ne katılmış bil
Yine de ısrarliydım. muh p gaziler…

“Yakılmış olanıaz, bir yerde mutlaka kopyası vardır. Devlet dediğiniz
, dört uıısurdan oluşur. İşleri takip
gen bürokrasi, sapkınlan kovalayan
siyasf polis, iç-dış güvenlikten sorumlu daim^ ordu, unutmayan, unutturmayan arşiv…”
t**
` “Yorgun Savaşçı” nihayet çıktı ortaya… Yorgun falan değil… Dipdinç…
Ustelik, ikiziyle beraber…
Gazeteci arkadaşlar sordu yetkilile

Ne var bunda?

Çerkez Etlıem’e kıyak yapılmış kitapta… Mustafa Kemal’in rolü azımsanmış… Halit Refiğ de bu yoruma
katılmış…

10.2.1993 Çarşamba gecesi “Yorgun Savaşçı”nın orijinalini seyredin…
“Bu niye yasaklandı?” diye soracaksınız

Ârkasından da öbür soru gelecek…
“Madem film elinizin altındaydı, 453
gündür aklınız neredeydi?

Yeni Am olan

5ONUCUNU BEKLîYOEUM

ı /J/x//x/z/I//ß/’W
/ .
ı

d

«ı .w

Kogerıııa
ııaıı saıııaııaı

GE Genç İşadamları Derneği’nin
E toplantısında içişleri bakanı smet

Sezgin sinirlendi: “Kont erilla,
montrğerilla! Yetti yahu! Yok öğe bışı!
Ne ol uğunu, nerede olduğunu, nasıl
faaliyet gösterdiğini ispat etsinler, istifa
ederim…”

Sezgin’in istifa etmesini istemiyorum,
çünkü, elektrikli sandalyeye zaman zaman otuıtmama rağmen, otuz iki yıldır
tanışmak mazhariyetine eriştiğim, sözüne, dürüstlüğüne güvendiğim bir-iki içişleri bakanından biridir.

Ama, SHP’li 14 milletvekilinin verdiği “meclis araştırması” önergesini de
göz ardı etmek mümkün değil… Ad
açık… “Kontrgerilla” diye birileri… Adres açık… Genelkurmay başkanlığının
“ST/31-15 Gayrı Nizam^ Kuwetlere
Karşı Harekât Talimnamesi”…

Benden bu kadar… Daha fazla söylemem…

Ellili yıllarda Hayati Karaşahin’i
“Sovyet Casusu” suçlamasıyla idam etmişlerdi. Ulus meydanındaki Atatürk
heykeli altında işportacıların sattıklan iç
hizmet talimatnamesini SSCB büyükelçiliğinin bahçesine attığı için…

It, uğursuz, hırsız takımına, “Nereden buldun?” diye servet sormazlar…
Herkesin bildiğini söylersin, “Nereden
öğrendin?” diye asarlar…

“Para, insanın en iyi kölesi, en
kötü efendisidir…”
(Roger Bacon, 1280)

İSMET SEZGİN
En sıkıntılı zamanlarında bile yüzü,
gözü gülen, sorumluluktan kaçmayan, hoşgörüyü elden bırakmayan,
büyüğüyle, küçüğüyle ölçülü şakalaşmasını bilen biri olarak tanıdım
seni… insanın altmış küsur yıllık huyu değişmeyeceğine göre, bir yandan güneydoğudaki terör, beri yandan faili meçhul cinayetler, (öbür
yandan emniyetteki Ankara-Istanbul
kutuplaşması, sinirlerini iyice bozmuş anlaşılan… Basını suçlamanın,
“Cinayetler-in çözülmemesi için elinizden geleni yapıyorsunuz, yazıp
yazıp duruyorsunuz, ipuçları elden
gidiyoıfl” demenin başka hiçbir izahı
yok…’Olen meslélêîaşlarının katillerinin bir an önce bulunmasını istemek
gazetecilerin hakkıdır. Ona rağmen,
son Mumcu _cinayetinde tam bir dayanışmaya girdi gazeteler… Ağızbirliği etmişçesine, ileri-geri yazmadılar.
Kabahati bize yükleyeceğine kendinde ara sayın bakanım…

A.!