Mohikanlar” birer-ikişer gidiyor!

&Kurthcın FISEK

“MııIıikanIar” birer-ikişer gidiyor!

DÖRT ay var, Adnan Kahveci’yi görmemiştim. 7 Ocak tarihli Hürriyet’teki yazımı okumuş, aradı, sesini
duydum hiç değilse…

Onun güzel hatırasına, bizi telefonlaştıran son yazıyı yayınlıyorum…

“Kaç yıl eweldi, hatırlamıyorum,
belki üç, belki ‘Şeytarf ve dâhiyane’ zekâsıyla, Angus boğasını Brahma
ineğiyle çiftleştirerek Türkiye’nin et so
boy hedefiydi.

Ama, Kahveci’nin ölümü “beklenmedik” oldu.

“Nasıl öldü?” diye sormadım. “Nasıl biriydi?” diye sordum.

Patavatsızdı. Boğazın dokuz boğum
olduğunu unutur, doğm bildiğini, aklına
geleni söylerdi. Semraanım konuşurken

sözünü yüksek sesle keser, eleştirir, ba-.

ğıra çağıra konuşur, olur olmaz densiz

rununu halletmeye lâflar ederdi.

niyetlenmişti Adnan İstanbul milletveKahveci… Adı ‘Bran- kili olmasına rağgus Adnan’ olmuştu. men, çizgileri, ko-_
Veterinerler isyan nuşması, giyim-kuetmişti: ‘O kadar ra- şamı “İstanbul” dehim bu kadar büyük ğildi. Milletvekillerihayvanı kaldırmaz’. ne söylediklerinin
Yıllar geçti daha ağırını çağrıldı’Brangus ne oldu?’ ğı kokteyllerde doğdiye sordu gazeteci- ma-büyüme istanIer… Kahveci de, bullu”jet”lere söyle’Konuyu değiştire- diği için, pek öyle
lim’ dedi. Yeni parti- yerlere çağrılmazdı.
nin yeni lideri Kahveci’dir. Olmazları İstanbullu bir işadamı, “Paramla kendiolur gösterip gündemi değiştirmede üs- me hakaret ettimıem!” demişti.

tüne yoktur. Yeni partinin başkanlığı Hatası yok muydu? Elbette çok varbirtekorıayaloşır…” dı. Sadıktı, çocuksu bir yanı vardı,

Hemen ertesi gün aramıştı.

“Mülkiyeli’ler hep aynısınız…” dedi,
“Değişmezsiniz, eskiyle, bilinenle yetiniısiniz… Denemekten kim ölmüş?”

***k

Adnan Kahveci’nin trafik kazasında
öldüğünü duyunca şoka girdim.
Uğur’un ölümü bu kadar şok olmamıştı, karıştırıcı kuwetlerin zâten yıllardır

hayal kovalardı, kıyak emekliliğe karşı
savaş açmıştı, mühendis olduğu için bir
kere birin bir ettiğini gafletine
devamlı düşerdi, devletin ıısîıl-erkânını
bilmezdi.

Nesli tükenen biriydi. “Mohikanlar”
gibi…

Bir tanesi daha gitti.

Bir insan daha gitti.

a”

â
â

A. KAHVECİ TRAFİK KAZASINDA ÖLDÜ

&M;
@ ““*m
…w T

sokak
isimleri

‘ KİNCİ Dünya Savaşı devam ederken, Paris’teki bütün sokak isimleri değiştirilmişti. Ne kadar hain,

ne kadar işgalci, ne kadar işbirlikçi
varsa, hepsinin ismi, sokaklara, meydanlara, çıkmaz yollara verilmişti.

Savaş bitti, Hitler’in itleri gitti, düzen normale döndü.

Sokak, cadde, bulvar, otoyol, tretuvar isimleri değişmeye başladı. Şoförler isyan etti: “Siz 0 yollarda Nazi
subaylarının kollarında, nlarında
gezerken, biz direnişte ik… Tanrı
aşkına, zırt-Eırt yol ismı değiştirme Hem izim kafamız kanşıyor,

yolcularınki…”

Fransız meclisi 1946’da “ikinci
bir kanuna kadar” sokak isimlerinin
değişitirilmesini yasakladı. Yani,
“isim değiştirme” konusunda “isim
dondunrıa” kararı aldı. Değiştirilecekse, bağlantılı yollar, kavşaklar
bağlansın istedi.

Bize de öyle bir şey lâzım… Evren
otoyolundan geçip Şahinkaya sapağından sola dönüp Ersin-Tümer
meydanına çıktıktan sonra, Celasun
parkında mola verip, kendimi “Uğur
Mumcu” ismiyle bumn buruna bulmak istemiyorum.

Ya toptan yapın, demokrasi adına…
Ya hiç yapmayın, dostlar güzergâhta görsün…

“Ölmek istem’ orum, çünkü,
cehenneme gi eşimi biliyorum.
Bütün mülewes po itikacılarla
kötü müzisyenler beni orada
bekliyor…”

(George Bernard Shaw, 1903)

ailesine, hem Cumhuriyet

ceset tamam
teşhis yanlıs

” STANBUDDA yapılan sıkı opeı rasyonlar sonucu, Şah Pehle
Wnin eski muhafızlarından birinin cesedi bulundu. Eşi çağrıldı, iki
gün gazeteleri uğraştıran mesele
bağlandı: “Eşimi bulanıadım, emniyet kuwetleri aramaya devam etsin… Bulduğunuz eşim değil, başkası…”

Gülmemek için kendimi zor tutuyorum…

Kadına “Kocam bulduk!” deyip
ceset göstermişler, kocasının değil,
başkasının…

Bilin bakalım, “Ceset kimin?”
diye soran gazetecilere baba ne dedi? Uğraşmayın, ben söylüyorum.

“İki lranIı’nın cesedi var. O hanım bulunmayan cesedin eşi… O
hanıma yanlış ceset gösterrnişler…
Ceset o bayanın eşi değil Bulu
nan ceset tamamdır. Kime aitse .

onundur…”

cocuk
terbiyesi

‘ NSAN Hakları Komisyonu diye
| bir grup milletvekili var meclis
te… Hababam-debabam, Türkiye’ye çağ atlatmak, insan hakları
konusunda akıl-fikir sahibi etmek
için uğraşıyorlar.

“İnsan Hakları” konulu bir ders
koymak istem işler okullara…

Cevap “ı-ıhh”…

Talim-Terbiye Kurulu denilenler
karşı çıkmış… “Zâten insan hakları
eğitimimizin temel parçasıdır!” diye…

ANAP İstanbul milletvekili Halit
Dumankaya “balıklama” atlamış…
Gözleri Refah oylarında ya, o sebeple… “Insan haklarının tamamı
lslâmiyefte vardır, din dersi koyalım!” demiş…

Türkiye’de “insan hakları” dersi
bir tek yerde okutuluyor.

Polis akademilerinde…

KURTHAN FIŞEK

Korktuğum başıma geldi
netekim… Ahmet Kenarı
Evren, elektrikli sandalyede
yer değiştirmemiz
gerektiğini ihsas eden bazı
bilgileri, nazikâne kilde
ulaştırdl: “Rahmet i Mumcu
aleyhimde çok yazardı, hep

yazardı, ama, kendisini severdim. Mertti, sözüne güvenilirdi. Hem

etesine başsağlığı di
ölümüne Evren’in il isiz ka dığını yazmıştım. Gözümden kaçmış,
atlamışım… Durum “yle olunca, elektrikli sandalyenin misaûrliği
de bugün bana düşüyor netekim..

edim…” Uğur’un