Sen yakalanmasam, ben yakalanmasam! (2)

OLİSİYE roman tutkunu (ve paranoyak) olduğumu yakınlarım
bilir. Padişah 2.AbdüIhamit’le
ortak özelliğimiz de budur zaten…
Onun külliyesinde 6 bin polisiye roman (hepsi çeviri) vardı. Benim kütüphanemde 8 bin tane (orijinal) var.
Onun için, tıpkı Abdülhamit gibi,

Kurthcın FISEK

sen valıalanmasan, Iıeıı valıalanmasam! (2)

28 Ocak 1993 Perşembe akß şam üzeri… Usküdar’daki çay
ocağında buluşma, Erzurum’a kalkacak otobüsün biletlerinin devir-teslim
merasimi…

29 Ocak 1993 Cuma günü…
© Yol boyunca muhtelif çay ve
ihtiyaç molalarından sonra Erzu
sıra dışı polisiye __A ‘_ı_ *“ rum’a varış, otobir vak’a olsa, zaza! ‘u büs değıştırış,”
oküzün altında Nahcıvan’a hare

buzağı ararım.
Dün bıraktığım yerden devam edeyim…
“Tetikçi” sıfatıyla yakalanan
iki zanlının seyir
defterini çıkardı
Ankara bürosundaki arkadaşlar…
28 Ocak
1993 Perşembe sabahı ” 05.42… Yataktan kalkış, esneme, yüz
yıkama, diş fırçalama…
28 Ocak 1993 Perşembe saba9 hı 06.27… Hafif kahvaltı…
28 Ocak 1993 Perşembe sabahı
09.11″. LAW’ları, Kalaşnik0f’la
. rı, el bombalarını kontrolden sonra,

lak Kamhi’nin BeyIerbeyi’ndeki evine
çalıntı arabayla hareket ediş…

28 Ocak 1993 Perşembe saba9 hı 10.00 suları… lak Kamhi’ye
suikast teşebbüsü, LAW silahı ateşlenmeyince Burhaniye istikametine kaçış, Kısıklı yakınlarında arabayı terk
ediş, komşu kahvede çay molası…

ket ediş, po`ıs`ı gorünce otobüsten
inip minibüse bi
nüş,
Van’a
ediş…
29 Ocak
1993 Cuma
geç saatler… Kendilerine Van’da
yataklık eden Yü” cel Fayat’la temas
kuruş, “Ne ca ?” diye sonış…
30 Oc 1993 Cumartesi sabahı 02.00… Yakalanış…
iii’

Beylerbeyi’nden karakışta kalkıp
Van’a (Erzurum üzerinden) gitmeye
kalkışanlarınız var mı, bilmem… Denemedim, denemeye cesaret edemem…

Ama, 38 saatte o işi becerenler
varsa, helâl olsun…

Shakespeare’in Hamlet’e söylettiği
ölümsüz sözlerle, “Something is
rotten in the state of Denmark!”
(Danimarka’da kokuşmuş bir şeyler
var.)

bilet alış,
hareket

niş, Erzurum’a dö-.

iPuCLARı h
ELIMIZDE. fî
.n ..
‘Ish
,.

Mahalli ııasına
SEVQII, SEVGI…

İZİM çıkardığımız gazetelere
B”mîlli basın” diyorlar. Yalnızca

çıktığı beldede dağıtılanlara da
“mahalli basın”… Hep gülmüşümdür
bu ayrıma… Türkiye’yi ya “İstanbul”,
ya “Ankara” zannedenlere daha çok
gülmüşümdür. ~

Türkiye, Istanbul veya Ankara değil, Türkiye’nin tamamıdır.

“Yeni Konya” gazetesi, Yalçın
Dikilitaş’ın makalesi, Dikilitaş’ın
mahallesinde kendi halinde oturan,
kötülüğü, kalleşliği, namussuzluğu,
üçkâğıdı olmayan Ramazan’ın gözlemleri var önümde… Spontane
gözlemler…

Alfabemizden “S” harfi kalkarsa
bütün itliklerin, uğursuzlukların, kötülüklerin kalkacağını söylüyor Ramazan… Alfabetik sıraya koymamış,
aklına geldikçe sayıp dökmüş…

Saddam, Savaş, Silah, Solculuk,
Sağcılık, Seçim, Sandık, Sunta, Sinir,
Sıkıntı, Stress, Sefalet, Serkeşlik, Sarhoşluk, Suiistfmâl, Suikast, Sadistlik,
Sapıklık, Salaklık, Sabotaj, Saldırı, Sululuk, Soygun, Sövmek, Sansür, Serseri, Sabık, Sabıkalı, Sanık, Sancı, Sızı, Sıkıntı, Skandal, Soysuz, Suçlu, Sigara, Sollamak, Sabır, Sarılık, Sıtma,
Siyatik, Saçkıran, Sis, Sel, Sarsıntı,
Sırp, Sıcak, Soğuk, Susmak, sarılmak,

ç Sevişmek, Seks, Sıvışmak…

Biz azınlıkta kaldık galiba… Süleyman beyden, Sakıp Sabancı’dan,
Süleyman Kurthan’dan, Sevgiler,
Saygılar…

?mx .
V “Hiç bir
_şî .ı sûikast,
` tarihin
akışını

değiştimıez, değiştiremez…”
(Benjamin Disraeli, 1872)

Mumcu cenazesi
devlet terörü

ĞUR’un cenazesi kaldırılırken
u Hasan Mezarcı Malatya’da
konferans venneye gitmişti. Ko
, nuştu: “Mumcu benim üzerime hid
detle, biraz da provoke edercesine
gelmişti. Provokasyon devletin provokasyonüdur. Devlet nazannda şaibeli, zanlı ve sakıncalı olan Mumcu,
Kemalizın ve lâisizm sembolü haline
etirildi. Yapılan, Devlet töreni değil,
evlet terörüdür. Genelkurma _ başkanının Anayasa Mahkemesi başkanını zi areti, bu terörün müşahhas
(somut aşmış) şeklidir…”
Sayın Mezarcı! Sus! Lütfen sus!
Konuşma! Konuşmaya mecbur değilsin! Şahsım adına söylüyorum,

Uğur’un ayak parmağını evinin tam.

önünde ben buldum, ama, sustum,
kimseyi suçlamadım.

Müslüman mutfağında su üstüne

çıkan zeytinyağı yoktur.
__ Yemekler sade suya pişer.

Umrümüz
Iaklak!

AKTİYLE (on yıl evvel) ben de

bilim adamıydım. Ilginç hesap
lar yapar, memleket meselelerine ışık tutardım.

Gençßbilimer kuşağı değişmedi.
Samsun Universitesi tıp fakültesinden
Dr. Funda Elmacıoğlu, yememiş, içmemiş, yeme-içme alışkanlıklarımızı
hesap etmiş… Ortalama 70 yıl yaşarsak, 40 ton yemek yiyor, 65 ton sıvı
alıyormuşuz…

Kesmiş, biçmiş, tabaklara, bardaklara bölüştürmüş, o kadarını saatlere
göre hesaplamış Fundacıoğlu… Çıksa
ne beğenirsiniz? Yemek yeyip su içmek için harcadığımız zaman, 70 yıllık ömrümüzden 7 yıl çalıyormuş…

Fundacı u beslenme uzmanıdır,
konusunu bi ir.

Ben biraz iktisattan, biraz siyasetten anlarım. __

“Thatcher-Ozal Ekonomisi” dedikleri şey bu galiba…

“Az yersen çok yaşarsın…”

DEMOKRATIK SOL PARTİ

Sizin o partiden her şeyi bekler
oldum, ama, kırk yıl düşünsem,
son yaptığınızı yapacağınız
aklıma gelmezdi. Usküdar ilçe
başkanı Iskender Tüysüzoğlu’ nu
görevden almışsınız… Bütün
suçu, düşman üçüzlerden öbür
ikisinin (SHP ve CHP) ilçe

başkanlarıyla beraber olup Uğur Mumcu cinayetini protesto etmek…
Gazetelere verilen ortak bir ilânla… Neymiş? Parti disiplinine, parti
hiyerarşisine uymazlıkmış… “Solda birlik” anlamına gelebilecek
çağrıları, ancak parti üst yönetimi çıkartırmış… “Karaoğlan”
nostaljisini ayakta tutan tek tek her oya sonsuz saygım var. Heyecanlı
günlerdi onlar… Unutulmadı. Ama, kendi adıma söylüyorum, bu
kafadaki bir partiye “sol” (veya sosyal demokrasi veya demokratik sol)
adına verilecek oy, oyveren hesabına kendi kendini aldatmacadır.