Bir gün önce ,bir gün sonra!

Bir gün önce,

IRKENT gerillacılığından hoşlan
mazdı Uğur…

O eylem tarzının kurucu babalarından Che’nin bazı lâflarına çok
kızardı.

Komşu fakültelerdeki asistanlık
günlerimizde, Hukuk’la Siyasal’ın
“altmışsekizliler kuşağı” devrimci ‘

Kurthcın F SEK_

birgün sonra!

Diyarbakır’ın B lar semtinde Hizbullahçı’Iarın gittiği ir kahveye “kimliği belirlenemeyen” bazı kişilerce,
önce bomba atılmış, sonra ateş açılmış… Bilanço 4 ölü, 13 yaralı… Hemen arkasından misilleme olmuş… ln
eve bomba atıl
dayanışmaya gir- mış, 4 kişi ölmiş, Che’nin veci- müş…

zelerini terennüm Eylem sayısı 2,
eçliyorlardı: ölüsayısı8,yaraIı

“Olüm .nereden

sayısı 17…

ve nasıl gelirse Yani, Uğur’un
gelsin, sa nâra- ölümünden bir
arımız ku aktan gün önce, güneykulağa yayılacak- doğuda “kısa güsa ve mrtıalyözler nün kârı”…
cenazelerımize i**
aşıt yakacaksa, U ur’un ölüö üm sefa eldi, mün en bir gün
ölümhoş i…” sonra olanları
Uğur sinirlen- Hürriyet’in mandi, bağırdı: “Sıcak fakülte koridorla- setinden okuyorum: “Batman’da 1
rında ölümün vedavulun sesi uzaktan günde 5 faili meçhul cina et! Bat
hoş geliyor size… __Olüm sefa getirmez, hoş gelmez.. Olüm öldürür, banş yaşatır…”

***k

“Ne idüğü belirsiz” bazı mihrakların Uğur’u ölüme göndermesinin şokunu üstümden atmak, bütün güzel
insanlığıyla onu anmak için, son yazısını okumak istedim. Cumhuriyet’i aldım elime… Gözüm manşete takıldı:
“Bombalı Saldırıda 8 ölü!”

Bir gün önce hazırlanıp size ertesi
sabah, 24 Ocak 1993 sabahı, Uğur’un
öldürüldüğü günün sabahı ulaşan ga
man’da son 25 gün içinde ” “rıllerılerin sayısı 20’ye ulaştı!”

Burası çağ atlayan Türkiye… Güzel
bir insanın ölümünün bir gün öncesi,
bir gün sonrası…

Az sonra Uğur’un cenazesine gidiyorum. Çetin Enıeç’in ölümünden hemen sonra, Ankara’da, TBMM’de yapılan bir toplantıdan çıkarken, gazeteci dostum Ozer Esmer’in “başsaşı ”
dilemeye gelenlere ettiği lâf takı ıyor
aklıma… .

“Bir dahaki sefere bize de belderiz
efendim!”

-uç-mı ı-ı

KÖŞE TAŞI ı

kilâp sokaktaki bir ›

s› x,, av**

Abdullah Iıev
gelecekler ml?

ABANIN körfez seyahati devam
B ededursun, son Şam gezisiyle ilgili

minik gırgırlar akmaya devam ediyor.

Belki duymuşsunuzdur, rüzgârı arkasına aldığı için, Şam havalimanına vaktinden önce vardı babanın uçağı… lniş
izni isteyen pilota kuleden talimat geldi:
“Eı-lrencisiniz… Resmi heyet yerini henüz almadı, yoldalarmış… Bir-iki tur
atıp tekrar arayın”…

d Turlar başlayınca, baba sordu: Ne olu?

be Gazeteciğrden birinatııtêtlıgßbdullaılı
y yoğun ‘ eri yüzü mı geci miş… Onu bekliyorlaHC..

Neyse, uçak indi. Abdullah bey muhabbeti devam etti: Resmi karşılamaya
yetişemedi, ama, Hafız Bad’ın akşamki
yemeğinde mutlaka bulunacakmış…

Akşam yemeğinde Abdullah bey yine yok…

Neyse, dönüş vakti geldi. Hikmet
Çetin’e “Abdullah bey de Falibe bizimle
geliyomııış” dedi gazeteci er…

“Abdullah bey dediğiniz kim allahaşlcım?” diye sordu Çetin… Apo Ocalan cevabını alınca, “Bırakın dalga geçmeyi” dedi, dönüp gitti. Ehh hariciye no
comment derse, daha yetkili birine sormak gerekir. Babaya sordular aynı soru
yu…

Kafasını geriye doğru kaykılttı, gerdanını gerdi baba…

“Beni bu senaryoların içine garıştırmayın rdeşim… Aranızda onuşun…
Sonra bır şey sö eriz, böyle difzğâêkâ Yerdeı Yalam

“Güneş batmadan nasıl gece olmazsa, basın özgürlüğü olmadan
demokrasi olmaz…”

(Bernard A.de Voto, 1954)

lent abi’ dedi, büronun

BULENT AKARCALI Bizim Türk Hava Yolla l: _ rı’nın Paris Orly Havaalanı’ndaki bürosu bodmm kat~ 3 tan çıkartılarak daha mederf bir yere “konuşlaııdınl
.. mış”… Doğrusu, sevindim. lzbe yerlerden hep korkmu şurndur. Derken bir açıklama yaptın: “Fransız ulaştırma bakanı adamımdır, benden korkar, ona mektup gönderdim, ‘Emrin olur Bü
yerini değiştirdi…” Bunu duyunca, doğrusu, korktum.

lllcle’nln Iılteıı .

EVCUT koalisyonu memleketimize armağan eden imlerden
sonraki yemin töreni , iki flaş

~ isim vardı. Bin’ Leyla “Ana
‘ nıedıııreıı
D’

Meclisi panayıra çeviren bu sözlerinden sonra, ilginçtir, mecliskürsüsüne br
daha çıkmadı Dicle… Tam bir buçuk yıl
süreyle laf perhizine girdi. Derken, ölüm
sessizliğini bozdu, otummu yöneten Yılmaz H u’ndan söz istedi. .

Bomba üştü kulislere… Hatip konuüıcak fısıltıları dolaşırken, önce, “lıatip

, tabii hitap eder, konuşur” denildı.
Yok, sıradan hatip değil, Dicle… denilince, kulisler boşaldı, salon hıncahınç doldu, kollar sıvandı, yumruklar bilendi.

Çıngar çıkannak sevdasındaki milletvekillerini hayal kırıklığına uğrattı Dicle…
Türkiye’de sayılan 250 bini bulan kapıcıların dertlerini dile getirdi, onlara uygula
, nan işten çıkartma eylemlerinin ağdışı
Ã

olduğunu, insanlık onuruyla bağ aşmadığını, bu yüzden intihar ve eşleri tarafından terk edilme vak’alarının arttığını söyledi, gündem dışı konuşmasını bitirdi,
kürsüden sağ-salim indi.

Sözün kısası, herkesin dayak atrna
zevkini kursağında bıraktı. Oyle bir şey
yapmaya kalkışsalar, ertesi sabah, evlerine süt-ekmek bırakılmayacağını bildiklerı ıçın…

Fuhusun faydaları

ÜNYAYA gülerek bakmak içimden
D gelmiyor. Gelmiyor, ama, dünya da
dönmeye devam ediyor, döndükçe güldürüyor, acılara panzehir veriyor.

Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Yuva
köyündeki bir lokantada “fuhuş yapıldığı” ihbarı gelmiş jandarmaya… Köyde
şenlik var! Hemen operasyon düzenlenmiş… Devamını Antalya-hha’mızın haberinden izleyebilirsiniz…

“ihbar üzerine lokantada arama yapan iandarma, fuhuş olayına raslayamazken, düldıanın arkasındaki inşaatta
eski dönemlere ait iki mermer kadın başı, bir menner erkek başı, bir başsız kadın he eli, 30 santim uzunl nda bir
sütun, ir adet taş miğfer, 30 ‘lo ağırlığında üzeri desenli mermer ve iki adet
pirinç mühür bulundu. Tarihi eserlere el
aloırîıâılurken, lokanta sahibi gözaltına

ı ı…”

Üzerine hiç mi hiç vazife olmadığı hâlde THY’nin işlerine son kanştığında, tayyarelere sigara içme yasağı koydurtmuştıın… Ulaştırma bakanı, “Dur, o kadarı da
fazla!” demeseydi, dış uçuşlara da az kalsın geliyordu aynı yasak… N’0lursun,
inip binmek dışında karışma şu uçaklara…