Bir arabanın hikayesi

BlIrl iarahanın hi

AZETElERDEKl haber minik
_ ` ti. Atatürk’ün Ankara’yı baş
, ,; kent yapışının altmış doku
zuncu yıldönümünde verilen resep
siyondan çıkarken makam otosunu
kaybetmiş Erdal Bey…

Şaşırrnadım, yadırgamadım. Pro-
fesörler (ben da
hil) otistiktir, 4′ q TMVBEDWL: Iarından yalancı
unutkandır, ba- pêlîfğlwßğıljjcß dolma kapmış,
vullarını kaybe- ş “‘ tam ağzını şapırder, öğle vakti . ` datıp damağını
yediklerini akşa- ‘il’, “ ıslatırken başını
?yük .ııınuturlîlr. kalâlırmaış, #kıarşıî
a yu çan ı sın a m-e mı
fîlizof” Ahmet CHP yönetimini
Başer& ağabeyi- Eelîıîz,
mın eyımıye, u ru o us- o
“Evde hanımları ‘ pokus, Âli, Uluç,
olmasa tuvaletın Ankaralı bılcümle
olunu bulamaz- müstafi (ve mülr…” teci) -belediye
Erdal Bey kır- başkanlan… Erdal

mızı plakalı arabasını kaybetti, tamam, onu anladım, peki, makam
şoförü, Başbakan Yardımcısı’nı nasıl
kaybetti? ‘ ‘

` Ona da şaşrhadım. “Az zaman
_ da” (500 gün) “çok iş” (tek haneli

enflasyon rakamı) yeminini etmiş bir
hükümetin ilk kurulduğu sıralarda,
aynı makam şoförü, sırf Başbakanlık
Binası’nın yerini bulabilmek için,
deli danalar gibi dolaşmış, keseden
dört gün yemişti.
i’ i’ ‘k
Şaşırmadım, yadırgamadım,

ama, meraklandım… Gazeteciliğin
kuralıdır, kime ne soracağını bildik

. Kurihan F ŞEK

ten sonra, sordun mu öğrenirsîn…

Devlet Konukevi’nin değnekçilerine

sordum.

Zamanlı gelmiş Erdal Bey… ›

Eskiden tanıdık gaısonlardan birine sordum.

Aşina içkisini (rakı) almış, dolaşan ordövr tabak

Bey kolay bozulmaz, ama, gazetelerin dolduruşuyla büsbütün “müsteh
. zileşen” eski yoldaşlarınakırılmış,

ev sahibi Karayalçın’a, “Haydi bana
müsaade!” demiş… _

Çıkmış, araba yok, talsi çevinneye kalkmış, “Aman yapma, buluruz!” denmiş kendisine… Kayıp makam otosu bulunmuş… Sosyal demokrasinin görkemli resepsiyonlarından, heybetli izzet-ikballerinden
nasibini alamayan bütün makam
şoförleri gibi, epey uzakta, kendi paralarıyla ekmek içi köfte yerken…

Atatürk heykelinin dibinde…

Bir günün hikâyesi mi, beş yüz
günün özeti mi, siz karar verin.

i I I

^°’lîs%$;°é’î-‘ğ^ğ5y

GENÇLîGlM vs
POLİTİKAVA

E DEYİM .

o

. __TANSU ÇİLLER ‘ ‘ ” i RÜŞDÜ
RUŞDU UT ÇALSIN, SARACOGLU _~
SEN “yen” OYNA Aquyı DOLARSIZ
UŞNFITASYON UŞUR ÇOCUK!
DUŞTU” joker) (“O KIZ UÇUK” joker)

Blucin kar; Illltlt?

l ,lYASl kadroların gençleşti ği” rivayetinin çıkmasından
sonra, herkeste bir gençleşme heyecanı doğdu. Tıraşıyla,
“marka” giyim-kuşamıyla, ‘gidilen
yerle/ri le& maşallacliı, hğarlîeğginçleşiyor. na laşma” a şa ı u arada… “Sen daha gençsin, ben daha
ğîıacirırıa benim markam sana beş
r.’ iye… __
Aktif gençliğe cumhurbey Ozal
da katıldı, “Mesufun poposuna
çekecek blucini yok, ama, bende
dört takım var!” dedi. « v
Adana (hha) bürosundaki arkadaşlar, y0| yakın, yer yakın, AdanaMersin karayolundaki Lee Cooper
fabrikasına gitmişler, sorup öğrenmişler, haberi alelacele geçmişler…
Kaynakta tuttum, yayınlıyorum. Yazması benden, gülmesi sizden… __
“Cumhurbaşkanı Tur ut’ Ozal,
sahibi olduğu dört takım lucinden
birini Adana-Mersin karayolu üzerindeki Lee Cooper fabrikasına diktirdi. Turgut Ozal’ın pantolonunun,
o zaman i ölçüleriyle, imalat standartlarının çok üstünde, 64 beden
özel kesim hazırlandığı söylendi.
1987 yılında, blucin e birlikte,
Ozal’a yine özel dikim bir de mont
hazırladıklarını söyleyen yetkililer,
bayan ersonelin blucin pantolonun be ölçüsünü almakta hayli zorlandığını da dile getirdiler…”
Küçük bir dipnot… Blucin takım
‘o zamanki başbeye hediye edilmiş,
karşılığında para alınmamış…

“Devlet fakir-fukarayı

korusun, yeter! Zengin

zaten başının çaresine
bûkaruş”

Memura u ra
namaz saati

ş üııııivızr Haber Ajansı (hha)
H bültenlerinin hazine olduğunu
_ öteden beri bilirdim de, bu kadar olduğunu bilmezdim. Bir daldım
içine, çıkamadım, siyaseti, her şeyi
unuttum. t
Adana Osmaniye muhabirimiz

‘Hasan Kılıç geçmiş haberi…

“İlçemizde cuma namazı saati,
memurların mesai saatleri göz önüne
alınarak 45 dakika geri e alındı. Namaz saatindeki değışikhğin dini açıdan bir sakıncası bulunmad ını söy
^ Ieyen __Osmaniye mütfü vekilı ‘Abdül
çelik Unalan, memurlann namazlarını kıldıktan sonra işe yetişmelerinin
böylece sa cağını açıkladı…”
Osman ı’dan bu yana çok laikleşti
Türkiye… Eski cumalarda devlet daireleri tatildi, şimdi ezan saatleri devletin mesaisine uyduıuluyor. Yakında
başımıza taş da yağar.

ı(W.E.B.DuBois, 1954) .

EYÜP AŞIK Trabzonlu (hha) ar1 kadaşımız Fuat Kars duyurdu.
Memleketindeki bir toplantıda heyecana gelip, “Bır hükümete Bush ve
G0rbaçov’un Ozal’dan akıl aldığı
bir ülke teslim ettik!” demişsin…
Benzetme pek iyi olmadı, cumhurbeyin de hoşuna gitmemiştir. Akıl
verdiklerinin biri tepetaklak gitti,
öbürünün şutlanmasının da eli kulağında…

ONUR KUMBARACIBAŞI Ta2mam, oldu .bir kere, mikrofon
gördü mü dili çözülen babanın ağzından kaçtı,, “S00 günde düze çıkarız!” buyurdu.’ Siz de, hükümeti
kurma derdine takılıp, “Atma baba,
din kardeşiyiz, en az iki yıl sürer!”
demediniz… Şimdi, geriye sayım
hızlanınca, telaşa kapılıp, miting
meydanlarında, “O beş yüz’ “n sizin bildiğiniz ‘500 Gün’ deği , sadece bir sembol…” diyorrnuşsun… Yapamadıklarınızın_ yapamayacaklarınızın teminatı olduğunu seçmene
zırt-pırt hatırlatmasan bari…