Köylülük” Bir Çuval Patatese Benzer Patateslerin Her Biri Kendine Özgüdür (4)
l
ı’
I
kökenli kelimeleri Türkçe İ_
‘ r
~ unnnrrorkriî ıvxsııuız*** r :
YORUM
KÖYLÜLÜK BİR ÇUVAL PATATESE BENZER
l PATATESLERİN HER BİRİ KENDİNE ÖZGÜDÜR (4)
Doğu, batının tersidir.
Aykırı yemekler yedik. Aykırı mutfaklardan çinılendik.
Kültürel hayatlarımızda biraz daha gezinelim…
v: t t
Bir dilbilimci dostum, yüzlerce yıldır dilimizde meydana gelen fırtınalı değişmeleri
şöyle özetler:
**Azınlıklardan devşirilen yeniçerilerle
hareme alınan yabancı asıllı dilberlerle sürekli dış borç ilişkisinde olduğumuz Avrupa’nın banker ve diplomatlarıyla aramızda çok
ciddi İletişim sorunları vardı. O kadar yabancı dil bilmezdik ki on dokuzunçu
yılın ortalarına kadar, Osmanlı’yı
Paris, Londra ve Roma’ya yer- g”
leşmiş azınlıklar temsil et- tı”
mişlerdi dışarıda… Gerçi ı’
hızla yabancı dil öğrenenlerimiz oldu, ama Frenk
cümlelere yerleştirmek
daha kolayımıza geldi. Gerçi dilimize ‘garp` kokan, ‘koordine yapmak’, ‘redakte et- `~,`
mek’, ‘doküman’, “sübvanse etmek’
gibi anlamsızlıklar girdi. ama varsın olsun…”
Niye olsun?
“Garplılaşmaya özeniyorduk. Tam işler
garp yolunda giderken Fransızca, İngilizce,
İspanyolca öğrenirken yüz seksen derece
torrıistanla, Uzak Asya’ya, ‘Orhun Kitabelerfne, Kırgızlara, Azerilere yöneldik. Neyse,
şimdi ‘Yaşayan ‘Pürkçe’ çıktı da biraz garba,
İran ve Arabistana gelebildik…”
v: v: i
Müziğimizde de görebiliriz ‘şark-garp
sentezini…
Ünlü bir müzikoloğumuzu dinliyoruz.
“Müzikte garphlaşmaya karar verdiğimiz
zaman, ilk yaptığımız iş, müzikleriyle garba
en yakmlarımızı, yeni Dede Efendfyle Hacı
Arif Bey’i terk etmek olmuştu. İzleyen yıllarda filarınoni orkestralarıyla konservatuvar
larla cazla uğraştık… Gerçek garp esintile- V
riydi bunlar… Derken, hıçkırıklı, elektronik
sazlı, ‘halkımızın öz müziği’ denen bir sey
çıktı ortaya… Adı da ‘arabesk’… Ne kadar
yüksek çalınırsa o kadar iyi, ne kadar gamh
dinlenirse o kadar âlâ… ‘Biz Arap mıyız ki
halkımızın öz müziği arabesk olsun’ diye
sormanın o kadar ayıp olduğu çok özel bir
müzik türüydü bu…”
192
n o
.`iıııı”.
‘Arabesk’ olur da başka “garp-şark sentezleri’ olmaz mı?
i’ i’ t
Tango… Çulsuzların müziği…
Caz… Plantasyon zenciler-inin feryat-figem…
Arabesk… Güneydoğu’nun yanmış ırgatının sızlanması…
i i’ i’
Müzikle devam edelim…
Batı dünyasında sessiz-sakin dinlenir
müzik… Parça bitince, başarı derecesine göre, ya oturarak ya ayakta alkışlamr icracı…
Sanatçıya duyduğumuz sevgi ve takdirin
hiç bitmediğini, bitmeyeceğini göstermek
”â için Avrupa’yı aştık, sanata ve sa”`”
natçıya yaklaştık…
` Nasıl mı?
Q] “Parçanın başından so
‘ < û" nuna kadar şak-şukla
t tempo tutmaya başladık.
“Orkestra şefi' büyük yenilikti. Mozart zamamn'ı da bile, birinci kemanın
f' 'konzertmeisterliğiyle yeti_,o' nilir, orkestra şefıne ihtiyaç
duyulmazdı. "Bakın, biz garplıyız" diyebilmek icin, kalktık, tek sesli, or›
kestrasyonsuz müziğimizin başına, kendi
kendine el-kol sallayan orkestra şefîmizi
koyduk. Tambur, ut ve kanunlarımızın yanınakeman, klarnet ve elektro-gitarları yerleştirmeyi de ihmal etrnedik bu arada..."
Devam...
"Konserden, temsilden sonra, teşekkür
niyetine, sanatçıya bir buket çiçek göndermek güzel bir garp geleneğiydi. Kadirşirıaslığımızdan çelenkler doldurduk sahneye...
Bir gün önce yerden süpürülen gül yapraklarını toplayıp hanendelerin başlarından
aşağıya tepsi tepsi dökmeye başladık...”
Yetti ırıi? I-ıhhl
"İtalyan rönesansı nasıl operayı yaratmışsa, biz daha iyisini yaptık. Kuru kötîeli,
cacıklı, dolmah, rakılı, napolyonlu, bollingerli, her masası en azından birkaç çengili gazinoları, halk matinelerini yarattık. Bol acılı
kebaplarımızı, çiğ köftelerimizi, sarımsaklı
cacıklarımızı sahnenin kenarına çektik.
Onunla da yetinmedik, insanlar sokağa çıkıp gazinoya gitmek zahmetinden kurtulsun
diye, televizyonlarımızı, 'dünyanın ilk ulusal
gazinosu' yaptık..."
I
I
I
I
I
I
l
l
DEVAM EDECEK
SIFIRGI HUBİİNIN
Nİİİ DEFTERİ
ÖZER UCURAN ÇİLLER (Mahke de ilade vermekten kaçmak '
amacıyla “hronsit oldugu için) . '
MEHMET SCHOLEUN BABASI (Pir: gibi ortada bıraktığı oğlunu nihayet sonra lıatırladıgı için).
RECEP TAYYİP ERDUGAN (Şapka dev
val' kavramını gündeme getirecek kadar uyanık olduğu için) ...... ..U
BÜLENT AKARCALI (Tiryakilere bir nefes sigarayı hile zehir-zık
kım ettiği için) .................................................. ..D
NECMETİİN ERBAKAN / TANSU ÇİL Fİ / ENİZ BAYKAL
HÜSAMETİİN CİNDORUK (Mevcut hükümetin devamını ellıirliğiyle sağladıkları icin) ................... .. .RAPORLU
ANIESUT YILMAZ (llllüllis Tlıatclıer-Dzal ekonomisinin mirası olan
Günes Tanerden nasıl kurtulacağına karar veremediği için) .. U
NECATİ BİLİCAN (Cok üzülüyorum, polis kendisini anlatamıyor!"
dedigi saatlerde toplar konuşmaya devam ettiği için) ............... ..ll
HER ZAMNKİ arısı ouvruron sırrın...
K A M R A N İ N A N
(Kitayelsiz Mulıteris)
Seni televizyon ekranlarında ilk gördüğümde, İlhan Selçuk ağabeyiırizle aynı masadaydık. "Bu Amerikalı ne güzel Türkçe konuşuyor..." dediydi.
Güldük, gülüştüydük.
. o o o
Zaman geçti. DANASOL koalisyonu oluştu. Hikmet Çetin (CHP) üzerinde anlaşmaya vanlmıştı. TBMM başkanı seçilecekti. Pantolonun yırtık yan
cebinden çıktın... “Adayım..."
Meclis başkanlığı oylamalarında, ilk turda 32, ikinci turda 169, üçüncü
turda 28 oy aldın...
Sana o oylan RP-DYP ekürisinin verdiğinin elbette iarkındasın...
Etnik olmasa bile, ruhen
o o o
Dışişleri Komisyonu Başkanı seçildin... ANAP-DYP-RP kolposuyla...
"Beni partiden atsınlarl" dedin... Sonra başkanlıktan çekildin...
Bu koalisyon bitebilir, ara-rejim her zaman gelebilir, ama bazı seyleri
sana yine yedirmezled
o e o
Fırat-Dicle hattının doğusu kontenjanından 'senatör' oldun...
Demirel'in AP'sinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığın yaptın...
12 Eylül cuntası DemireI'i devirince, 1983 seçimlerinde, cuntanın sandıktaki uzantısı, curıtanırı ta kendisi olan MDP'ye iliştin...
MDP kapanınca, o seçimlerdeki *tek sivil parti' olan ANAP'a girdin...
ÜzaI'Ia içten pazarlığın vardı. Dışişleri bakanı olacaktın...
Olmadı. Senin yerine Mesut Yılmaz oturdu.
o o o
1929 Bitlis doğumlusun... Hizan ilçesine bağlı Gayda aşireti seni çok
sever. Ankara Hukuk'tan mezun olduktan sonra, 1953'te Cenevre Siyasal
Bilgiler Fakültesi'ni bitirdin... Aynı üniversitede doktora yaptın... D sıralarda
tanıştığın Annette Perrotte (Yasemin İnan) ile mesut, mutlu bir evlilik yaptın... Çokça İngilizce Almanca, Fransızca, İtalyanca İspanyolca, Sırpça, yok
denilecek kadar az Kürtçe biliyorsun...
o o o
Arkadaşlann anlatıyor.
"MDP'de çalıştığı sırada, en büyük isteği, Ferit Melen ve Turgut Özal'dan sonraki FDHDB (Fırat-Dicle Hattı Doğulu Başbakan) olmaktı. 0lmayınca, Olamayınca, istek ve beklenti seviyesini düşürdü. FDHDİDB (FıratDicle Hattı Doğulu İlk Dışişleri Bakanı) olmak istedi. Olamayınca küstü, kırıldı. Demokrasimizin içindeki 'Truva atı' oldu..."
Yakışıyor mu?
Termo 49 /1997
`m______________4
Koyun gibi güdiilıııeye alıştım.
Çoban değişir, koyim sürüsü aynı
kalır.
.Bülent Ecevit, 1978 yılında,
TBMM kürsüsüııdeıı "Düzen değişecek!" diye söyleşip söylenirkeıı,
"Düzen değişsin, ama düzülenler
ne olacak?" şeklinde sataşıııalar
gelmişti salondan...
Bu tepkilere de alıştım...
Liderlerimi, güdenlerimi çok seviyorıım...
Büyük devlet adamıydı. Mem
leketindeki iç savaştan 'üniter
devlet' çıkardı. Ama, talihsiz bir evlilik yapmıştı. Yirmi üç yıl sabretti,
karısını boşayacağına, kadıncağızı
çıldırtıp tımarhaneye kapattı.
Kim?
TES?
BİZİ BUNLAR MI YÖNETECEK?
SIKILMAKTAN SIKILDIM ARTIK!
b. Celal Bayar
c. Cevdet Sunay
d. Ahmet Kenan 5
Devlet yönetmek *stresßsetresı* 5
'kalp hastahğı' yapar. Çargsgiğşiı
pass ameliyatıdır. O ameliyığtrggı
sonra ne olur? î 1
a. Dalıa saldırgan olunur
b. Daha çok konuşulur
c. Çocuklara düşkünlük artar
d. Kadınlara artar
, e. Hepsi
B "Politikacının özel hayatı, kendisine, ailesine ayıracak zamanı yoktur..." Daha önemlisi, politikaya soyunanların alışkanlıkları
da hemen değişir. Mesela, eskiden
yapmadıkları neleri yaparlar?
a. Tanımadıkları insanları
a. J ül Sezar öperler
b. Abraham Lincoln b. Her gün televizyona çıkar
eKralEdward _ lar
rLDeliPetro l , c. Ya cuma namazına, ya
Büyük liderler genellik- CSO konserlerine giderler
le kısa boylu olur, 170 i d.Hepsi
santimden uzununu pek bulamazsıııız... Bacaklarmın
kısalığını kompleks yapan, oturduğu iskemle ve makam koltuklannın
ucuna ilişip, ayak parmaklarının
uçlarını mutlaka döşemeye değdirmeye çalışan “devlet büyüğü' kim?
a. Hitler
b. Napolyon
c. Lenin
d. Turgut Özal
Amerika'nın en cimri başkamyl dı. Son nefesini verirken, toplu
tabancasını yastığının altına koymuş, yanındakilere, "Lütfen ışıkları söndürünl" demişti. Kim?
a. Franklin D. Roosevelt
b. Theodore Roosevelt
c. George Washington
d. John F.Kennedy
Charles de Gaulle`ün lafıdır:
ü "Halkından korkmuyorsan, koruma polisi istemezsin..." Cumhuriyetimizin 74 yıllık tarihinde, Çankaya'yı kargalardan korumak için
'silahlı avcı' tutan ilk ve tek cumhurbaşkanı kimdi?
a. İsmet İnönü
Herkes gibi, politikacılar
da yaşlanır. Yaşlılıksa,
bazı sağlık problemlerini beraberinde getirir. Amerikan Tıp Birliği'ne (AMA) göre, üst düzey politikacıların 60 yaşından sonra en sık
girdikleri ameliyat hangisi?
a. Prostat
b. Katarakt
c. By-pass
d. Bademcik _
'I`ıp bilgisinden nasipsiz olmasına rağmen, adı tıp tarihine
geçen devlet büyüğü kim?
a. Sezar
b. Gastro
c. Nöron
d. Tansuyon
Mark Twain, "Politikacılar
günde iki defa tıraş olmak zorundadır!” demişti. Niye?
a. Temiz yüzlü görünmek zorunda
oldukları için
b. İki yüzlü oldukları için
c. Berberlerden seçim bağışı aldıkları için
d. Öptükleri seçmenlerin suratlarını tahriş etmemek için
CEVAPLAR
Tempo49/ı997
Hluiwsııl: “ıhsrııısrııı *ıvırvolz 'tılı
KURTHAN FİŞEK
.s _
*ol*
BİR İSİM 'EiIİGWl
' Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin mül""""“1”"”"* 'ww' temmim cüz`ü olarak. lise son sınıflara
m^"°"m""""l 'felsefe', ilkokul birinci sımflara *yurttaşSÜLEVMAN 'BABA' DEMİR& lık bilgisi' dersleri konmuştu.
MERSLBAUÄBAN EYLEMDE! Küçük Reşoya yazılı ev ödevi verdi
CE' Joker) öğretmeni...
.ÇEWK m “Vatandaş, istikbal ve hükümet sözBıÇARE Klm/E cüklerinin anlamını kısaca azı akın
CERA' Joker) y p* y
- -- ` den örnekler verin "
_ METIN surıoeız: çevremz . . .. .
.t NEREME Dün-m Reşo ne bılsın boyle şeyleri?
N cAviı' KAVAK Babosuna koştu.
TİCARİ VAKVAK Şeyhmus durumu özetledi.
('İR` Joker) _ “Bakasen evladım... Vatandaş demek
MUSTAFA CUMHUR Eli-SÜMER _ halk demektir. Mesela, bizim evde ben
FERCÜ MAHMUR USTURA vatandaşimdir. Hükümet idare edendir.
MW” MŞESGIOĞLU Anandir. İstikbal de gelecektir. Bu evde
OĞW B^5”“ VE 55'” istikbal senindir, küçük kardeşinindir...”
( VER' Joker) . nu. ., eçti aradan
HASAN HÜsAMETriN ÖZKAN gmlg _ __
AAHH, NE ETn-N KÖS MÜMTA_ Kardeşi vıyaklamaya başlayınca, kuZA, çük Reşo, haykırarak babasını çağırdı. `
(TEM Joker) “Koş vatandaş koş! Hükümeti uyanHALİI. İBRAHİM ÖZSOY dır! Bizim istikbal bok içindedir..."
ÖHHH! İBRlKll ZALİM VOSMA
<`KİM`J°keı> HAFTANIN HİKMETİ
YÜCEL SEÇKİNER .. _ -. . ~
EN YÜCE KERİZ “Dunyuuçok ızlegışfı. Idenller
(-1- Joken ugruna olmektense, bırakın,
ıılıoıısı ıııuêekv , ıdeuller olsun!”
vuH. MUGLAK alı! l (wyndham Lewis, 1956)
î*- r ı s ı L rı
rropmcı PAŞA/Will’ SULUBOYI.
assiıır SEHGİSİNDE ‘ANIL/IE…
Edilörlerim, daha önemlisi, bir kısım sergide on üç (sayıyla ’13’) tablo satıldı. Bu
okuyucum, bana sitem etti. ç rakamın alalranga uğursuzluğundan pimpl”Eski devlet başkanlarımızdan Kenan riklenen Evren, bir (1) tanesini Mesut Yılma
Evren’in suluboya resim sergisine herkesi z’a bedava verdi.
davet ettin, sergi kapanalı on beş gün oldu, v w -ı
bir satır bile yazmadın… Ayıp, ne biçim gaze Mesut Yılmaz ‘bedava sanat eseri’ cuktecisin, fikri takip kavramın yok mu?” kalarken, iki tane eski solcu, simdi ANAP’Il
Ben de araştırdım… Ben de yazdım… milletvekili vardı yanında… Uzun boylu olanıı w ı ‘ nın devrimci-muhalif damarı depreşti, resim
İki tane apaçık ‘intihal’ (plagiarism) var
ortada… Fikret Otyam ağabeylmiz Evren’i clgara içmekten mahkemeye verdi. Genç arkadaşımız Enis Umuler kibar takıldı, ‘hamam
lerden birini beğenmezllkten geldi.
“Bu resmi buraya niye astılar?”
Kısa boylu olanı, eski espriyi güncelleştirdi.
sefası’ yapmadı. “Ressamı bulamadılar da ondan…”
v ı ı Eski espriyi bilmeyen, hatırlama
‘intihal’ (korsanlık) yanlar için ekledi.
suçlamalarını, 4_ – __ “Bulsalardı da kendi çıkardığı
espriyle karışık, all- t9B1 Anayasası’nın geçici 15’lnci
tan aldı Evren… “Ha- A’ maddesi asılmasına engeldi…”
mama gidip resim ya- ı ı ı ı
pacak halim yok ya! Bir Aktaranların yalancısıyım… Bana
kısım medya ‘hama- yine sinirlenmiş…
moğlanı’ derdi nete- “Ulan hödük!” demiş hakkımda,
kim…” “Kaç kere tekzip yollayacağım? Sulu!’ i’ i’
40 (yazıyla ‘kırk’) tabloluk
193