27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, 27 Mart mahalli İdare Seçim Günü

î 27 MART MAHALLİ inAııı: sıaciıvı GÜNÜ

Kültür bakanı Fikri Sağlarla sanatçı
eşi Serap Sağlar yılbaşı resepsiyonlarını geçen
hafta verdiler. isteksiz gittim. çünkü, resepsiyonları, kokteylleri sevmem. “Misafirler misafiri sevmez”, dâvetlileri hiç sevmem…

Hayatımın en hoş, en güzel sürpıiziyle karşılaştim.
Resepsiyon haiikaydi, tam bir örgütlenme (ve nezaket) şaheseriydi.

Bir elinde kadeh, bir elinde sigara. bir elinde

çakmak, bir elinde çatal,

0 sirada Manisa’da, “Tarzan” filminin setindeymiş… Sayin Bakanı arayıp, “Kim vardi yanında?
Nei°edey’din?” diye azarlamış… Kabahat bende…
Murat Karayalçindan teklif aldım. Çok eski
arkadaşımdır, “Nasilsin?” diye sordu, “Teklif bekliyorum!” dedim. Günün anlam ve önemine, resepsiyonun sosyal (ve sanatsal) içeriğine uygun

4 olarak, fon müziği eşliğinde, Ankara’nın “Solfasol”

muhtarlığını önerdi.
SHP genel sekreter yardımcısı Ertöz Vahit

bir elinde bıçak. bir elinde tepeleme yiğılrnış tabak, alt dudağında pirinç tanesi, bıyığinda sosis kirıntisi, açik büfenin
yanina kamp kurmuş kimsecikler yoktu. “Resepsiyon var”
diye üç gün evvelinden perhize
girenler de yoktu.
a Politikacılar vardı, gazete
ciler vardı, devletin opera,
bale, orkestra, tiyatro sanatçılari vardı. Kümeleşme yoktu,
ambargo yoktu. Herkes birbiriyle üç-beş dakika
konuşuyor, hasret gideıiyor, sonra başka bir gruba katilıyordu. Yani, Serap-Fikri Sağlar çiftinin
işi kolaylaşmıştı. Herkes ev sahibi, herkes ev sahibesiydi.

Yüzü gülen garsonlara ilk defa rasladım. Bü
fenin başıyla mutfağin çıkışında aç kurt yığılması olmadığı, herkes küçük gruplar halinde toplaştiğı için, içki servisini rahat yapiyor, itilip kakılmıyorlardı.

go.

o o ı›
Gelelim siyasî sadede…
Fikri Sağlar’dan fırça yedim. “Zarif eşiyle beraber yemekteydi…” diye yazmıştım. Serap Sağlar

BİRİSİ” BİRİSLEM ğ ‘ OLMADI sAvıN… ,
l
IŞIN ÇELEBİ l
IKINANBELEŞÇİ :
(‘KAN’Jokaı) ı
– l
ALlTALlPÖZDEMlR ş
ZERDALl İPTAL Ml? ı
FAîMA GIRİK GIRlFiKUMA ş
(‘U’Joker) :
. , .
EYÜFAİ-‘SİÖOAİŞJKÜSPE E zindan T.C.’ye ağlıyorsiink.. “Evlâdımi goreıwm–şıeı wmism- i i
(°”‘°*°” ‘kSdkd””`kl”i~k1i
ı ce er ar har eşim yari ose _ aşırı_ u- ,
BURHANÖZFATURA I lanmaktan dol borusu damar şısmesı› 0l- ~
öaauzuiıNAHAı/iu ı muş,” =
(U ”km l Belki farkinda değilsin, belki öbür _volları- î
GÜLAYATlĞ-TİLYAĞLIAGA I ni kurtariyorsun, ama, askere gitmemesi için ‘
İ 4 JOİWİ l Avrupa’ya gönderdığin yavrucuğunun orada
MEHMET AĞAR ; ne halta yaradiğınin, ne halt ettiğinin hesabı
AGAMAMHMH g ergeç sorulur.
(‘A’Jokaı) : Tek temennim var.
ı Siviller sorar inşallah!
ğâlimlşlîlğtâğı I Askerler sormaz, kendi hesaplanni sivilY-saıokg) : lerden sorarlar.

TEMPO 144

s_ m› `
i?

J

035

tşk aßıa &E03

l
i
.. ,
MEHMET GOLHAN :

“Çocukcağiz bunalım l
geçiriyorl” diye oğlunu Av- l
rupaya yolladin… Askere l
gitmedi.. GATAdan rapor ğ
aldırdin, ayni “bunalım” j
ayağına getirdin. çok say- ;
gi duyduğum eşinin ağ- ~`

Suiçmezle otuz senelik aliş’ kanliklarımizı tekrarladık, küfürleştik. Sordum: “SONAR
araştırmalarında SHP ya başta, ya başaltında çıkıyor. Biraz
kıçinizi kaldirsaniz olmaz mı?”
Ertöz formundaydı: “Bütün 0
araştırmalar masa başı ve kasıtlı… Kazanacağımızı zannettirip rahatlatmaya, gevşetmeye

g ~ çalışıyorlar…” -‘

Abdülkadir Ateş keyifliydi,
başbakan yardimcisiyla (ve
Mülkiyeli kardeşi) ertesi gün Amerika’ya uçacakti. Hanim gazetecilerle “rafting-trekking” hatiralarını anlattı.

ı o ı

Bu kadar kalitesi yüksek bir resepsiyona gitmedim.

Ayrilirayak, bir espri daha geldi.

27 Mart Dünya Tiyatroları Günü…

27 Mart Belediye Seçimi Günü…

Birinin “Dünya Tiyatro Günü Bildirgesi”ni
yazması lâzım…

Kültür Bakanlığı onu arıyor. Akil vermek gibi
olmasin, ama, isimlerin tamamını verdim.

Mum dibine ışık vermez.

_ _ _ _ _ _ _ . _ _ _ –.ı

Reşo iş bağlayıp New
York’taki bir otele kapilanmış…
Tam uyuyacak, yandaki odadan goygoygoy, vıyvıyviy… Biri
çello çalıyor.

Tıkirdatmış kapıyı, Polonyali çellist açmış… “Today practise, tomorrow Concert…”

Bir gün, beş gün, on gün…
Her gün “sussana babol”, hep
aynı cevap… “Bugün prova, yarin konser…”

Reşo uyaridan vazgeçince,
ı Polonyali çellist pimpiriklenı miş… Gidip kapiyi çalmiş, açan
ı Reşoyu masturbasyon yapari ken görünce telaşlanmiş…
; “What are you doing?” diye
: sormuş, cevabini almış…
i “Duteysin prova yapiyrem
ş babo! Tumorov anani göriyı rem…

Türkiye’nin siyasi tarihinde

kimse kimseyi sevmedi.
herkes herkese “bişi” söyledi.

JIeseIa. “iplikçi” Can’t ÇağIaı’, Mesut Yılmaz’a “yavşak” demişti. “Yumuşak erkek” anlamına gelir, çeyrek
nıiiyar lira tazminat ödedi
Çağlar…

Kime hanş hakaretin kaç
para ettiğini biimi_VOI’UI1l.
ama. ağzınıdan çıkarım ne
anlama geldiğini de nıerak
edei’ini__doğrusu… Sevgi Ozeliii Umit Yayınları ‘ndan
çikan ‘Afili’ .Mava11ai”‘ derIeiııesini okuyorum…

SQRU l. DYPli milletvekilleiinden’biri, Tansu Çiller için, “Abla mabla ama
harika kan” dedi. Argomuzda “abla” ve “ablaci” ne anlama gelir?

a. Büyük kızkardeş

SÜLEYMAN DEMİREL (Gendisi gonuştuğu gadar
Turkiye’nin de gonuştuğunu zannetliği içini ………… ..O

TANSU ÇİLLER (başbaşa yemek yiyelim mı7″ diye Clinlondan gelen teklife “GIKime bir sorayım!” ce

İLHAN KESİCİ tPiaget” dediği kol saati “Longires”
çıktığı icini .YEDİ

vabını verdigi cin)…………..

MURAT KARAYALÇIN icırcır konuşan parti orgu- `

tüne henuz satıp çıkmadığı için! …………… ..RAPORLU

BEDREITlN DALAN iGêCêkûfldülaii seytanlarn.
ormanları riitâılerın yakıp yıktığıni zannedecek kadar

LlSLİİLÇUVECEHlS-PiJSUllİLıiĞUğUlCiGi .. .. .0
NURETTlN SÖZEN Hayret veic: bir Kbar -KaskfİLl( liîêğiiêigiieÜğl cini. .. .. . . .6

MEHMET GÖLHAN Runsaı :rcbiew er* necati,e asnedği &’16 ede”. ZÇiL-“Un “arge :eri :te aswe
a iracağrı kendısı de ::imediğı czni 0
GATA ‘Ve’ kose” hastalığının curtğe canak ıcın
sese: iıhC sradıgvrı renuzacıkamacigi or› 0
NURDAN ERBUĞ *Kasaaın et derz-rte CACLÇU oıi
sıraca ‘Vaiaqm ne ciacaiû” ?Peraxıra İLSLÇU

*cır- . .. , .. … .. .O
ERGUN GÖKNEL ”Bunca ayar dediniz rejvdı?”
:eiıresasraaâevartienıçe cini… . .. .. .. 0

HAFTANIN HİKMETİ

“Cellıiilarınzı saygı duyan
kiırbıinlzırınclan ölesiye
nefret etıııişiıııdir…”
(Ituııı-liıııl xııiru. 19″??

dunıan olan yerde… l

b. Seyici

c. Politikacı eşi
d. Hayat kadını

SORU 2. Ankara’da son üç
ay boyunca dört kere bomba
atılan “Aınet Kahvesi” var. O
“Amet”, Diyarbakır’ı da içine
alan önemli bölgelerden biridir.
Argomuzda ne anlama gelir?

b. Doğu
d. No comment

SORU 3. Ana bir yana, baba bir yana… Süleyman beyin
elini “Babacığım” diye öpenler, arğoda, “babacığımcılık”
yapanların ne yaptıklannı biliyorlar mı?

a. H iii-met gösteri yorlar

b. Yaııkesiciiik yapıyorlar
c. Oy veriyorlar
d. Avan ta kovalivorlar

SORU 4. Konya’nın RP`li
başkanı neşeli insandır. “Biz

, Cumaya gideriz. öbür hepsi

“cumartesi çocuğırdur…” dedi. Cuıııartesi çocuğu ne demek?

a. Piç

c. Hıristiyan

b. Fırlama
d. .llııseii

SORU 5.’K0ny’a’nııı RPli
Belediye Başkanı Halil
Ürünün isminden söz etmiştim. Tansu Çiller için “dul ka’rı enciği” dedi. Ne demek istedi?

Nİ BAĞLAR!

‘ ” go olarak. “kimseyle ilişkisi ol
mayan genç kız” nasıl bilinir?
a. Ev piiici
b. Çengelköy hıyarı
c. Kamil(
d. .Vedya prensesi

SORU 7. Türkiye’nin siyasi
jarğonunda en çok “hırbo” lafı
geçer. Ne anlanıa gelir?

a. Hırdaratçı

b. Hırpani

c. Hııistiyan

d. Hıyaı’

SORU 8. Bütçelerinıiz devamlı kalbura çevrilir. “Kalbur” nedir?

a. Pasif homoseksüel

.. … … ,… ~..

‘mısıanién iğiiırıé…’ıiı=.ııığr’ıiğ.

Rahmetli Turan Güneş,

g rahmetli Nihat Erim hakkında
1 espri yapardı: “Uzaktan bakıl* dığında devlet adamına benziyor…”
Rahmetli Turan Güneş’in
başka güzel lafları da vardı.
Kendi partisinin (CHP) milleti vekilleıini târif ederken, “Hep; si sosyal içerikli, yakından
ş baktın mı deli, uzaktan baktın
é mı millet-memleket kurtarıcı
sı…” derdi.

Türkiye’yi eleştirmek, deliye “akıllı” muamelesi yapmak,
rahmetli Turan hocaya özgü
değildi. Bursa’da müderrislik
yapan (İVLS. 1770-1850) Mehmed Said Efendi, delileri sınıflandırdı.

neu nı: iusıısaısı iénvinnn ouqnı

“Delinamez XIX’uncu Asır
Başında Bizde Halk Arasında
Deliliklerin Çeşid ve Tavsifleri” ismini taşıyordu kitap…

Once ben delilik türlerini
sayayım, değişen bir şey var
mı, siz karar verin…

a 3 a

(Asıl deli): Kendi kendini
Cennetlik sanır.

(Ağzı açık deli): Söyliyecek
yerde ağzım açar bakar.

(Yanaz deli): Kendini beyenir ve yoğunluk eder.

(Bılkın deli): Korkmıyacak
yerden korkar.

(Yel pilik deli): Kolanda
Kuskunda eğlenmez.

(Benkaz deli): Yorulmakdan usanabilmez.

(Zır deli): söylediği demde
eşek gibi zırlar.

(Zir zop deli): Bir iş eder yine yürüdüğü yerde beyan eder.

(Esirik deli): Ağzı deve gibi
köpürür ve yakası yırtar.

(Takla göz deli): Hayri ve
şerri bilmez.

(Tamakâr deli): Zararını,
karını bilmez.

(Lipri deli): Söylediği cevabı anlatamaz.

a. Köpek b. Dul b, Elek ‘ _
c. Başbakan d. Geveze c, Bisiklet
~ – – i* CEVAPLAR
_ SORU. 6. Turkiye Tabipler ı) b’ 2) O] d] 3) b] A) G’ 5) d,
Bırlığı Çıllerı sert eleştirdi. Ö) o 7) d 8) o
“Empati kusurlusu” dedi. Ar- _W ‘ ‘ – ‘
.. . ‘= .. … l … _
…-………….._.._._.. _ _ _ ± –ı 1 -ı

(Ebleh deli): Kendisini
cümleden akıllı zanneder.

(Tiryaki deli): Kimse ile
zindekanlık etmez. Divarlarla
çekişir, tabakları çanakları kırar.

(Gözü büyük deli): İşlemekden kâr etmekden korkar.

(Kuş akıllı deli): Döğüş ve
Ta’n etmeği sever.

(Tembel deli): Kârını ve kisbini kor, kahvelerde ve berber
dükkânlarında uyur.

(Kızıl deli): Az şeyden çok
kavga eder.

(Mashara deli): Kişmirlik
silah sivri külâh mermere saplanır.

(Cinni deli): Hayvanlari ve
insanları dövmek ister.

(Cin kıl deli): Bir cevabı
işitmeğin çekirge gibi sıçrar.

(Cebi pâk deli): Gözüne
sürme çeker ve ezenir.

(Haylaz deli): Işe güce hayretmez.

(NIaslahat deli): Kendi işim
kor ğayrın işine gider.

‘ (Şeytanî deli): Kimseyi beğenmez ğururluk eder.

(Şuara deli): Söylediği cevadı kafiyeye uydurur.

(Çılgın deli): İyi söylerken
fena sohbete gider.
(Çarpık deli): Elini ve parmaklarını oynatır bir şaye uymaz.
(Sevdavi deli): Ev, bahçe ve
mülk edinir haramdan.
(Sabırsız deli): Zina ve livate etmesini sever.
(S…e deli): Sanat ve kâr
kesb etmesini sevmez.
(Sürtük deli): Kahveden
ve berber dükkânından çıkmaz.
(Sünepe deli): Tımarhanede ve Yahudilerde çok bulunur.

l (Delilerden bıkmodıysonız
haftaya devam)

.. .-M….-…__._.____.._..__…..J

IASTEMPO