te olay! İşte paparazzi! (1)

t~ıl _ _.

KURTHAN FİŞEK

23 Haziran 1994

PERŞEMBE

yazılarından tanıştığınız Dr, Kâmil
üsnü usufkuiugillerü kaç zamandır kay etmişti . Peşpeşe gelen
sağlık bakanlarının “Kalktı, kalkıyor,
kalkacak!” dedikleri mecbûn’ şark hizmetinin kurbanı olmuştu zahir…

Değilmiş… Tâyini Muğla’ya çıkmış… 14 Mart Tıp Bayramı iznini de
gecikmeli olarak kullanmış bu arada…

Hatta tıp balosunda “paparazzilik”
yapmış…

Önce “genç
doktorlara ârızamdır” yazısının girişini okudum.

Muğla ‘ya ayak
bastığımda vaziyet-i
umûmiye biraz sıkıntılıydı. Top/um
olarak her türlü fedâkar/ık/a hırpaladığımız, dövdüğümüz, dişlerini söktüğümüz doktor/ar
tıp bayramında ne
yapacak/ardı acaba?

Bu yılki 74 Man* tıp bayram/Ramazan Bayramı’na denk gelmişti. iki bayram arası açık oturum ve yürüyüş olmayacağı için, bayramlarını ertelemiş/erdi.

ı t**

Sonra ne oldu?

Kendi ifadesine göre, verem hızının
yükselmesi, bebek ölümlerinin artması,
“ötanazi” (merhamet ölümü) gibi ikinci derecede önemli konularda konuşmayı zül addeden doktorlar kutlaşmış…

Sözü Dr. Hüsnüyusufkuşugillewe
bırakıyorum.

Olayı haber aldığımda hemen Dalaman havaalanına indim. Indiğimde
belediye bandosu teypten İbrahim Tat
! ctual Medicine dergisindeki klâs

ise olay! İste paparazzi! (1)

Iıses’i çalıyordu. Çok sevindim. Havaalanında kimse farketmesin diye ayakIarımın ucuna basarak yürüyordum.
Havaa/anında yağmur vardı. Yağmur
üstüne yağmurdu. Yağmuru yiyen yağmurun başında saçları uzamıştı. Çim
adam gibiydi. Yeşil yeşil gülümsüyordu. Heyhattı. Ne bileceksindi! Ben yılın paparazzisinin üstüne düşmüştüm.
Toplum olarak hertürlü fedakarlık/a
hırpaladığımız, dövdüğümüz, dişlerini
söktüğümüz doktorlar ne yapacaklardı
acaba? 74 Mart
Bayrama gelmişti.
Iki bayram arası
açık oturum olmayacağı için doktorlar bayramlarını ertelemişlerdi.

Sessizce Marmaris’e süzüldüm. Altınyunus tesisat/na
gizlice girdim. Altınyunus sahteydi.
Altın mali/n değildi.
Kap/daki heykeli
bronzdu.

Burnuma paparazzi kokusu geliyordu, tam yerine düşmüştüm. Merdivenleri tırmandım. İçerde sesler vardı.
Muğla/ı doktorlar sessizce toplanmış,
gürültü yapıyor/ardı. Elebaşıları Osman
ve Nabi beyler protokol masasındaydılar. Yürekleri güm güm atıyordu. Universite rektörü bey, savcı bey, kaymakam bey, Üniversite hocaları beyler de
oturuyor/ardı. Personel ve 5. Eğitim genel müdürü beyler de vardı. Vay doktor, bey/erde ve hanım/arda ordaymışlardı. Fırtınadan önceki sessiz/ik sürüyordu. Onun için çok gürültü vardı. Ne
olacaktı acaba.?

***Ir

Ne olduğuna yarın bakarız. Ben de
merak ediyorum.

YAHMAĞLGmğWA cwiğğğğA
__ VANlYOEUZ ..

SİT

LATİF SAKICI

Doğruyolcu Mustafa
Çil Iu’nun damarları depreşti,
ken i partisinin milletvekillerini
iş takipçiliğiyle suçladıw .
Uzerine alınan iki kişi oldu.

Biri başana Tansu ÇiIIer’di.
Hemen alt komisyon
kurdurttuğunu söyledi. Alt-üst
komisyon, grup mrup derken
çıkmaz ayın son grup
toplantısını bulur. Özer bey
düşünsün…

Ama, senin niye üzerine

*alındı ını pek anlamadım…

Üsteli , lâfın da tuhaf…
“Milletvekilleri ve yakınları hiç

iş yapamayacak mı? Ayrıca,
Çi oğlumun kendisi bugüne
kadar hiç iş yapmamış mı?
Yakınlarını işe yerleştirmemiş
mi? Bu takip etti i işler
karşılığında men aat
edinmemiş mi?”

Kıptinin cesuru
kahramanlık taslarken, suçunu
söylermiş…

Ben mi yanılıyorum yoksa?

“Doymuş politikacının kabul

etmeyeceği şey yoktur…”
(George Santayana, 1946)