Kurthan Hoca

Diren Çakmak / Hitit Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü

Kurthan Hoca, Kurtuluş savaşı komutanlarından dedesi Hayrullah Fişek’in ve Türkiye’de halk sağlığı araştırmalarının öncüsü olan babası Prof.Dr.Nusret Fişek’in hayatından kesitleri anlatırken, çok acılı zamanlarda dahi insanın gülebildiğine dair örnekler verirdi. Kurtuluş Savaşı’nın, Cumhuriyet’in erken döneminin, askeri müdahalelerin komik öykülerini Kurthan Hoca’dan dinledikten sonra, acılardan da neşe çıkarılabileceğini öğrenmişimdir. Türkiye’de iş sağlığı araştırmalarının önemli isimlerinden olan, çalışan çocuklar konusunu daima gündemde tutma mücadelesi veren kardeşi Prof.Dr.Gürhan Fişek’e sataşması, Kurthan Hoca’dan bana kalan keyifli anılardır.

Yurt dışına inceleme için gönderildiği gezilerin dönüşünde Kurthan Hoca’ya izlenimlerimi aktarmaya bayılırdım. Keyifle anlattığım “bürokratik şapşallıklarıma” Hoca gülerdi. Kurthan Hoca, “Gerçek bilgelik delilik, kendini bilge sanmak gerçek delilik” cümlesini, bilimsel duruşu ve yaşam algısıyla somutlaştıran bir akademisyendi. Onun ruhunda Erasmus’un (1469-1536) yaşadığını düşünmüşümdür. Zira Kurthan Hoca’nın iki efendisi vardı: Vicdanı ve keyfi. Aydının kendi vicdanı ve keyfi dışında efendisi olmaması gerektiğini ben Kurthan Hoca’dan öğrendim.

Kurthan Hoca, fakültedeki odasına her sabah gelir, öğleyin fakülteden ayrılırdı. Odasının duvarında “sigara içmek yasaktır” yazılı tabela asılı dururdu, ancak odasında sigara içmek serbestti. Sigara dumanını içine çekerken, “bak yasak” derdi. Devasa kül tablasını kısa sürede izmaritle doldururdu. Kurthan Hoca’dan Neyran Hanım’la tanışma öyküsü defaten dinlemekten bıkmazdım. Neyran Hanım’dan söz ederken, Neyran hanım gözbebeklerinde dans ederdi. Bence Neyran Hanım, Hoca’nın dediği gibi, “dünyanın en muhteşem balerinidir”.

Kurthan Hoca, öğrencilerine isim takmayı pek severdi. Bana “kültür bakanı” derdi. Yüzünü buruşturup, “bakan ağzını tavana açıp gülmez” deyip takılırdı. Telefonla aradığımda dakikalarca konuşurdu. Çoğu zaman, sormak istediğim soruyu sormadan kendimi telefonu kapatmış bulurdum. Telefonu “Buyurun ben Kenan Evren” diyerek açardı. Bir gün, beni bakanlıktan aradığında, arkadaşım, “Diren, seni kendisinin Kenan Evren olduğunu söyleyen birisi telefona istiyor” dedi. “ Kurthan Hoca’dır” dedim. Arkadaşım “Sen bu tezin biteceğini düşünüyor musun?” demişti. Tezi, 2003’te bitirdik. Ayrıca 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinde üniversiteden atılmış bir hoca ile tez yazmanın keyfi çok başkaydı. Bir zaman makinesi olsa ve geçmişe gidebilsem, tez danışmanı olarak tekrar Kurthan Hoca’yı seçerim. Okumakta olduğunuz (satırları) yazdığım bugünün tarihi 17 Eylül 2013. Bugün, Kurthan Hoca’nın aramızdan ayrılmasının birinci yıldönümü.